profil resmi
Hasan Çelen
Tohumculuk & Bitki Sağlığı Politikaları Uzmanı, Mersin

Bitki Islahçı Hakları; “Büyük Şeytan” mı “Mucize” mi?

8 Dakikalık Okuma
25 Ocak 2023 Çarşamba
Tohum, Fide, Fidan
Breeding
Özet
Bitki ıslahını ve buna bağlı oluşan tarımsal ekonomiyi hafife almak yeni çeşitlerin gelişimindeki en önemli engellerin başında geliyor.
0
Paylaş

Bitki ıslahını ve buna bağlı oluşan tarımsal ekonomiyi hafife almak ve bir müzik eserinin sahip olması gereken hakları yeni bir çeşide layık görmemek, yeni çeşitlerin gelişimindeki en önemli engellerin başında geliyor. Bitki ıslahçıları ve bu konuda endişeleri olan kişilerin ortak yaklaşımları ile bitki ıslahçı hakları sisteminin yeniden değerlendirilmesinin zamanı geldi artık. 

Genelde bitki ıslahçı hakları, özelde UPOV sistemi farklı görüşlerden kişiler tarafından, 5042 sayılı Kanun’un ilk çıktığı zamanlardaki kadar olmasa da bazen bilimsel toplantılarda, bazen arkadaş sohbetlerinde tartışılmaya devam ediliyor. Bu sistemi; biyolojik çeşitlilik, geleneksel tarım, yerel çeşitler ve üreticiler için “büyük şeytan” olarak kabul eden görüşlerin yanında, bitkisel üretimin artırılması, iklim değişikliği ile mücadele ve tarımsal ekonominin gelişmesi için “mucize” olduğunu söyleyen görüşler de var. Herhangi bir alanda kategorik olarak uzak uçlardaki yaklaşımları benimseyen biri değilim. O nedenle baştan söyleyeyim; Islahçı hakları sadece ıslahçı haklarıdır. Tek başına ne büyük şeytan ne de mucize olabilir.

Bitki ıslahçı haklarının da korunması gerektiğine dair fikirler, ıslah çalışmalarının ekonomik etkisinin görülmeye başladığı dönemlerde ortaya çıkmıştır. Hâlâ üretilmeye devam eden Russet Burbank isimli patates çeşidinin de ıslahçısı olan Luther Burbank’ın, 1910 yılında, dönemin senatörlerinden birine yazdığı mektupta ortaya koyduğu sitem, günümüzde geçerliğini korumaya devam ediyor aslında. “Bugün bir fare kapanı icat etsek patent alabiliyoruz ancak bütün insanlığı etkileyecek bir çeşit geliştirsek, alacağımız en büyük ödül, en iyi ihtimalle bir üreticinin sana teşekkür etmesi olabilir.”

Plant Breeder Main Edited Min

Birçok farklı görüş var

Islahçı hakkının olmaması gerektiğini savunan kişilerin yaklaşımı; yeni bir gen yaratılmadığı için patent veya telif haklarında geçerli olan özgünlük kriterinin karşılanmadığı yönünde. Ancak örneğin bir yazar da (çok nitelikli olan birkaç tanesi hariç) yeni kelime yaratamaz.

Bir müzisyen ya da yazarın yaptığı, var olan nota veya kelimelerin arasından bir kombinasyon oluşturmaktır. Bu kombinasyonun tamamı bir özgünlük içerir. Bu kombinasyonları ortaya koyan yazar veya bestecinin, bu kombinasyonun sağlayacağı ekonomik değerden pay alması yaratıcılığın teşvik edilmesi açısından çok önemlidir.

Yeni bir buluş yapan bir mühendis ya da mucit, var olan ve insanlığın binlerce yıllık birikimi ile bugüne getirdiği bir bilgi ve teknolojiden yararlanarak, yeni bir şey geliştirebilir. İnsanlık bilgiyi bugüne kadar bu seviyede geliştirmemiş olsa bu icatların hiçbiri yapılamazdı. Bu konuda, “Bilgi insanlığın ortak mirasıdır. Bilgiye dayalı herhangi bir eser fikri mülkiyete konu edilmemeli” diyen anarşist görüş, telif hakları veya patente normal bakıp, bitki çeşitlerinin fikri mülkiyetin konusu olmaması gerektiğini söyleyen görüşten daha tutarlı bence.

Iç Min

Tarım romantik değil, ekonomik bir faaliyettir

Bitki ıslahı bildiğimiz kelimelerden veya notalardan çok daha fazla sayıda olan genlerden bir kombinasyon yaratmaktan başka bir şey değil aslında. Bu arada birçok ıslah metodu var. Bunlardan bazıları gerçekten yeni bir gen yaratıyor. Farklı mutajenlerle yapılan mutasyon çalışmalarında tesadüfi olarak yeni genler ortaya çıkabiliyor. O nedenle bitki ıslahını ve buna bağlı oluşan tarımsal ekonomiyi hafife almak ve bir müzik eserinin sahip olması gereken hakları, yeni bir çeşide layık görmemek, yapılan işin büyüklüğü idrak edememekten veya insanlığın en temel üretim faaliyeti olan tarımı romantize etmekten kaynaklanıyor.

Snip Image Min

1930 yılında ABD’de kabul edilen “Plant Patent Act” ile ilk hukuki zeminine kavuşan bitki ıslahçı hakları, 1961’de ilk hâli kabul edilen Uluslararası Yeni Bitki Çeşitlerinin Korunması Sözleşmesi (UPOV) ile uluslararası bir sözleşme hâlini almıştır. 1972, 1978 ve 1991’de revize edilen sözleşme hâlen bitki ıslahçılarının haklarını korumak için temel metin olmaya ve bazı okları üzerine çekmeye devam ediyor. 2004 yılında kabul edilen 5042 sayılı Yeni Bitki Çeşitlerine Ait Islahçı Haklarının Korunmasına İlişkin Kanun ülkemizin ana metnidir ve 5601 sayılı Kanun ile 1991 tarihli UPOV sözleşmesine katılmamız TBMM tarafından uygun bulunmuştur. UPOV sözleşmesi revize edilse dahi ülkemiz 1991 sözleşmesini kabul ettiği için yeni sözleşme hakkında ayrıca bir karar alınmadığı müddetçe yeni sözleşmeye taraf olmayacaktır.

Advanced Plant Breeding Min

Kanunda belirtilen “farklılık” kriteri çok açık

UPOV sözleşmesine dair itirazların bir kısmı yerel çeşitlerin de koruma altına alınabileceği ve yüzlerce yıllık bu çeşitlerin kullanımının, yeni hak sahibi tarafından engellenebileceği endişesini dile getirmektedir. Bu durum tohumla çoğaltılan türlerde pek mümkün olmamakla birlikte, doğada bulunan bir ağacın keşfedilip, seleksiyon çalışmaları ile yeni bir çeşit hâline getirilip koruma altına alınabilmesi ihtimali teorik olarak var. Ancak kanunda belirtilen “farklılık” kriteri çok açık. Koruma altına alınacak bir çeşidin bilinen bütün çeşitlerden farklı olması gerekir. Bu farklılık, yapılan farklılık, yeknesaklık ve durulmuşluk testleri ile ortaya konulmadığı müddetçe bir çeşidin koruma altına alınması mümkün değildir.

Ayrıca bütün bu aşamalardan sıyrılarak, yerel bir çeşit koruma altına alınsa dahi, bunun tespiti halinde iptal edilebilir. Bu tür endişeleri gidermek için ıslahçıların emeklerinin korunmasını amaçlayan ıslahçı hakları sistemine kategorik olarak karşı olmak yerine, yerel çeşitlerin taranması, kayıt altına alınmasını ve en önemlisi yerinde üretiminin sağlanması; yerel çeşitlerin geleceği için daha etkin ve sürdürülebilir bir yoldur. Üstelik Tarım ve Orman Bakanlığı yerel çeşitlerin hem kendi enstitüleri aracılığı ile tarıyor, hem de üçüncü kişilerin başvurularında tescil işlemlerini ücretsiz olarak yapıyor.

Sniip Image Min

Başvuruların yüzde 47’si yerli ıslahçılar tarafından yapılıyor

Islahçı hakları kanununun en temel yaklaşımlarından biri de küçük üreticilerin korunmasıdır. Ülke için sosyoekonomik öneme sahip türlerde, belirli limitlerde üretim yapan üreticiler, ürettikleri çeşit, koruma altında olan bir çeşit olsa bile bu kanundan muaf tutulmuş. Bu üretici istisnasıdır. Böylece küçük ölçekli üretimlerin, büyük tarımsal ekonomik çarkın dışında tutularak sosyal dokunun da devamının sağlanması hedeflenmiş.

İlgili Ürünler

Ülkemizde küçük üretici sınırı 92 tonluk buğday üretimine karşılık gelen miktar olarak kabul edilmiş. Bu miktar dikkate alındığında ülkemiz üreticilerinin çok büyük bir bölümünün bu istisna kapsamına girdiği görülecektir. Tabii bütün türlerin üretici istisnası kapsamında olmadığı unutulmamalıdır. Fransa gibi bazı ülkelerde ise üretici istisnası olmasına rağmen, üretici örgütleri ile ıslahçı örgütleri arasında yapılan anlaşmalar gereği, küçük üreticilerin de küçük bir bedel ödediğini yazmadan geçemeyeceğim. Yapılan işlere karşılıklı saygının gereği böyle olmalıdır.

Islahçı hakları sisteminin sadece yabancı ıslahçılar için yaratılmış bir sistem gibi lanse etmeye çalışmak, kendi ülkemizin potansiyelini bilmemek veya inanmamaktan kaynaklı olabilir. 2021 Bitki Islahçı Hakları Raporuna göre ülkemizde yapılan başvuruların yüzde 47’si yerli ıslahçılar tarafından yapılmış. UPOV üyesi bütün dünya ıslahçılarına açık olan Türk Bitki Islahçı Hakları sisteminde bu oranın yakalanması ülkemiz bitki ıslahı sektörünün muazzam bir başarısıdır.

How to Cross Breed Plants Min

Sistemin önemi herkesçe kavranmalı

Tabii ki UPOV sözleşmesi tarımsal üretim için olmazsa olmaz değildir. Bazılarının iddia ettiği gibi “UPOV sözleşmesi olmadığı zaman ülke tarımı gelişmez, UPOV olursa bütün üretim hemen artar” gibi bir yaklaşım da tutarlı değildir. Tarımsal üretim yüzlerce farklı sosyal, ekonomik ve politik faktöre bağlı olan bir ekonomik faaliyet olup, tek başına bir sözleşmenin bütün bunların üstesinden geleceğini beklemek de çok rasyonel bir yaklaşım değildir.

Bazıları yabancı firmalara ıslahçı haklarının ödenmesini eleştirebiliyor. Oysa birinci sınıf ülke olmanın temel yollarından birinin buluş ve inovasyonu teşvik etmek, buluşçuların haklarını hukuki biçimde korumak olduğunu hemen hemen herkes biliyor.  

Eğer Türkiye bitki ıslahında birinci sınıf ülke olmak, hatta tarımsal üretimde katma değerli üretim yapmak istiyorsa (bence hedefimiz kesinlikle bu olmalı) diğer tüm buluş ve inovasyonlar gibi bitki çeşitlerinin de haklarını korumalı ve hırsızlığa göz yummamalıdır. Katma değeri yüksek olan pazarlarda siparişlerin çeşit adı ile yapıldığını, ülkemizde etkin bir çeşit koruma sistemi oluşturamazsak, katma değeri yüksek pazara sokacak ürün yetiştiremeyeceğimiz veya üretimi potansiyel rakiplerimize kaptıracağımız gerçeğini kabul ettiğimiz zaman ıslahçı hakları sisteminin önemini daha iyi anlayacağız. Dolayısıyla bu sistemin önemini sadece ıslahçının değil, üretici ve ihracatçının da anlaması gerekir.

Free2 Min

Türk ıslahçıları başvuru sayısında 17. sırada

UPOV verilerine göre Türk ıslahçıları başvuru sayısında 17. sırada yer alıyor. Bu sayının ülkemizin potansiyelini tam olarak gösteren bir sayı olmadığı düşüncesindeyim. Ülkemiz ıslahçıları çeşitlerini başka ülkelerde koruma altına alma konusunda, henüz yeterince cesur ve girişken değiller. Burada başka ülkelerdeki koruma altına alma maliyetlerinin yüksekliğini vurgulamalıyım. Ülkemiz ıslahçıları tarafından, 2020 sonuna kadar Hollanda’da 1, Ukrayna’da da 11 başvurunun yapıldığı UPOV verilerinden gözlemlenebiliyor. Bunu da uygun araçlarla teşvik etmenin yolunu bulmalıyız.

Çok uluslu firmaların ülkemizde de çok sayıda firma kurduğu ve yatırım yaptığı bir gerçek. Bu anlamda, ülkemizin bölgesinin bitki ıslahı merkezi olabilecek ekonomik ve teknik potansiyeli bulunduğunu özellikle aklımızdan çıkarmamalıyız. Ülkemizde yürütülen her ıslah faaliyetinin, teknik bilgi ve deneyimin geliştirilmesi ile teknoloji aktarımı açısından ülkemiz bitki ıslahına önemli katkılar sağladığı unutulmamalıdır.

Islah sektörünün potansiyeli yüksek

Bitki ıslahında geldiğimiz başarı seviyesini, tek başına ıslahçı hakları sitemine mal etmek de kanunu şeytanlaştırmanın diğer ucunda yer alan niteliksiz bir yaklaşım olur. Ülkemizin bugün bitki ıslahı alanındaki başarısında, 1960’larda başlatılan bitki ıslahı projelerinin, 1980’den sonra ülkemizde bitki ıslahı yatırımı yapan çok uluslu firmaların ve 2001 yılında 8. Kalkınma Planı, Tohumculuk Alt Komisyonunda alınan ıslahçı yetiştirme ve ıslahı destekleme hedefinin ve bu hedefe uygun yürütülen DPT kaynaklı projelerin çok büyük katkısı var. Kısacası hedef belirlemek ve hedefe uygun çalışmalar yürütmek bu işin olmazsa olmazı. Çin’in son 10 yıl içerisinde kat ettiği mesafeye bakıldığında, planlı hareket etmenin ve yeni teknoloji geliştiren ıslahçıların haklarını etkin biçimde korumanın nelere yol açabileceği daha net görülüyor.

Free1 Min

Ülkemiz bitki ıslahı sektörü çok ciddi bir potansiyele sahip aslında. Bu konuda çalışan çok sayıda araştırmacı ve yatırımcı bu sektöre çok ciddi bir dinamizm kazandırıyor. Türkiye bitkisel üretim ve bitki ıslah sektörünün refahını, içine kapalı bir ülke oluşturmakla yükseltmek mümkün değildir. Dışa açık, oyunu kurallarına göre oynayan, her teknoloji geliştiren kişinin hakkının ve hukukunun korunduğu, temel üretimin ötesine geçip, katma değeri yüksek üretim yapacak bir bitkisel üretim sektörü yaratmamız halinde toplam refahımızı yükseltebiliriz. Bu refahtan, üreticiden ihracatçıya kadar herkesin adil olarak payını alması da önemli bir hedef olmalı. Bu da stratejik planlama ve bu plana uygun aksiyonlarla olur ancak.

Popülist söylemlerden kaçınılmalı

Islahçı hakları sistemini, büyük şeytan veya mucize gibi rasyonel olmayan değerlendirmelerle ele almak bize hiçbir şey kazandırmaz, kazandırmadı, kazandırmayacak da. Ülkemiz ıslahçı hakları sistemi 20 yıla yaklaşan bir tecrübeye sahip ve oluşan deneyimlerle, özellikle uygulamaya dair bazı bölümlerin gözden geçirilmesinin zamanı gelmiştir. Bu da konuşarak, fikir geliştirerek, etkileşimde bulunarak olabilir ve bu konuda başarılı olduğumuzu söylemek çok güç. Bitki ıslahçı hakları sisteminin geleceğinin değerlendirilmesi bitki ıslahçıları ve bu konuda endişeleri olan kişilerin ortak yaklaşımları ile yapılmalı. Aksi takdirde kısır tartışmalar ve kimseye yaramayan içe dönük popülist söylemler bitmez.

Kale Self Pollination Min

Bu çalışmaları; ülkemiz bitki ıslahçılarının emek ve yatırımlarını korumak, yerel çeşitleri ve biyolojik çeşitliliği sürdürebilmek, olası tekelleşmeleri engellemek, küçük üreticilerin mağdur olmasını engellemek gibi başlıklar üzerinden sürdürülebilir biçimde gerçekleştirmeyi başaracak kapasite, deneyim ve insan kaynağına sahip bir ülke olduğumuzu akılda tutmalı ve kendimize güvenmeliyiz.

Kaynaklar

Tarla Sera