profil resmi
Serkan Sezen
Ziraat Mühendisi, Konya

Siyez Buğdayı Vatanını Terk Ediyor

4 Dakikalık Okuma
17 Kasım 2020 Salı
Tarımsal İşletmecilik
Siyez buğdayı
Özet
Buğdayın atası olarak bilinen siyez buğdayının, 12 bin yıl önce Urfa Karacadağ'da kültüre alındığı ve tüm dünyaya da buradan yayıldığı kabul edilmektedir.
0
Paylaş

Merhaba, siyez buğdayını duymuşsunuzdur. İnternet üzerinde bu konu ile ilgili birçok makale mevcut. Sizlere siyez buğdayının faydalarını anlatmaktan çok bu paha biçilmez değerimizi, hatta mübalağa etmemiş olurum tüketilmek istenen tarımımıza devrim yaratacak nitelikteki bu ürünü neden değerlendiremediğimizi anlatmak istiyorum.

Tarım Bakanlığımıza açık bir çağrı yapmak istiyorum bir proje oluşturun, İç Anadolu ve Güney Doğu Anadolu’yu kapsayacak hesaplarıma göre en az 2 milyon (ha) ve üstü ekim alanı belirleyerek iyi tarım metotları ile 2,5 – 3 ton/ha elde edilebilir.

Bu durum şunu gösteriyor; Dünya Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) tahminlerine göre Dünya buğday üretimi 2014 itibariyle 724,9 milyon ton olarak gerçekleşmiştir. Aynı yıl itibariyle Türkiye’de ise 7,7 milyon ha üretim alanında 19 milyon ton üretimi yapılmıştır. Kısacası bu proje ile Türkiye’de 2014 yılında buğday üretimi yapılan alanın sadece %25’i kullanılarak toplam üretilen buğdayın %30’unu üretebiliriz. Bu proje tek başına yürütülecek bir proje değildir, mutlaka TİGEM’den destek alınmalı hatta bizzat projenin içinde olmalı, ne yazık ki Türkiye’de 35 tane bulunan işletmelerden 18 tanesinin kiraya verildiğini gördüm. 93 yılında Dalaman işletmelerinde staj yapmıştım, bulunduğu bölgelerde çiftçilerimiz için bir başvuru yeri bir okul gibi de çalışıyordu bu kurumlar, yarısından çoğunun kiraya verilmesi son 20 yılda buralarında iyi yönetilmediğinin bir göstergesi maalesef. Buğday üretimi, dünyada ekonomik ve stratejik bir öneme sahiptir. Buğday; binlerce yıl beslenmenin temeli olmuş, toplumda kendine güvenin ve istikrarın esasını teşkil etmiştir. Türkiye’de üretimi yapılan tarım ürünleri içinde en büyük paya sahiptir. Buğday, yurdumuzda küçümsenemez beslenme ve ekonomik öneminin yanında, toplumsal ve kültürel, aynı zamanda da tarihi hatta arkeolojik bir değerdir. Türkiye’de sadece Kastamonu ilimizde sıkışıp kalmayacak kadar değerli bir ürün olan siyez buğdayı (Kastamonu yöresinde 7000-8000 dekar alanda Siyez buğdayı ekiliş alanı bulunmaktadır.) için acil bir plan devreye sokulmalıdır.

Neden Siyez Buğdayı?      

Neolitik çağda Çatalhöyük’teki mağaralarda, ilk tarım köylerinde ekilen iki çeşit buğday tanesine rastlanmıştır; 1. 14 kromozomlu Einkorn (Triticummonococcum L.)(yöresel ismi siyez buğdayı) 2. 28 kromozomlu emmer (Triticumdicoccum) buğdayıdır.  Daha sonraki dönemlerde ise iri taneli, uzun boylu ve kavuzsuz olmaları nedeniyle, işlenmeleri çok daha kolay olan 28 kromozomlu makarnalık buğday (Triticum durum) ve 42 kromozomlu ekmeklik buğday(Triticum aestivum) türleri ortaya çıkmıştır. Einkorn, Almanca “tek çekirdek” anlamına gelmektedir. Bu tahıl adını her bir başakcıkta tek bir tanenin bulunmasından yada tahılın çevresini saran kavuzdan almıştır. Günümüzden 12 bin yıl önce yetiştirilen Einkorn, buğdayın atası olarak bilinmektedir.

Buğday-insan ilişkisinin, yaklaşık 14 bin yıl önce Güneydoğu Anadolu’da Urfa civarında başladığı, buğdayın atası olarak bilinen siyez buğdayının 12 bin yıl önce Dünya’da ilk kez Urfa Karacadağ’da kültüre alındığı ve tüm Dünya’ya buradan yayıldığı kabul edilmektedir. Siyez buğdayı, antik çağlardaki formunu koruyarak günümüze kadar ulaşan nadir tarım kültürü mirasları arasındadır.

Siyez Buğdayının tarihi
Siyez Buğdayı, ilk olarak 12 bin yıl önce Urfa Karacadağ'da kültüre aldındı.

Siyez Buğdayının Diğer Buğday Türlerine Göre Üstünlükleri

  • Siyez buğdayının soğuk ve sıcağa, hastalıklara ve besin maddesi eksik olan fakir topraklara karşı verimi az olmasına rağmen, ekmeklik ve makarnalık buğdaylara göre daha dayanıklı bir tür olduğu, çok düşük verimli olmasına rağmen, besleyici niteliklerinin yüksek ve tarımının az masraflı olması, uyum yeteneği sayesinde, hastalıklara ve zararlılara karşı direnç göstermesi ve organik tarımın gelişmesi bu buğdaya ilginin artmasına neden olmuştur.
  • Siyez buğdayı, buğdayının gluten fraksiyonunu oluşturan gliadin ve glutenin oranlarının, diğer buğday türlerine göre daha düşük olduğu belirtilmektedir. Çalışmalarda, gliadinin glutenine oranının 2:1 ve ekmeklik ve durum buğdayında bu oranın 0.8:1 olduğu belirtilmiştir.
  • Siyez buğdayı, ekmeklik buğday ile karşılaştırıldığında; yağ içeriği %50 daha fazladır ve 2,8-4,2 g/100 g arasında değişmektedir.
  • Siyez buğdayı, ekmeklik buğdayla karşılaştırıldığında, tekli doymamış yağ asitlerin daha yüksek, çoklu doymamış yağ asitleri ve doymuş yağ asitlerinin daha düşük olduğu görülmektedir.
  • Siyez buğdayının, şeker içeriği konusunda yapılan çalışmalarda; toplam şekerin 26,7 g/kg olduğu, en çok bulunan sakarozun dışında, früktoz, glikoz ve maltoz şekerlerinin de bulunduğu tespit edilmiştir.
  • Siyez buğdayının, vitamin içeriği incelendiğinde; kan hücrelerinin oluşması ve aneminin önlenmesinde rol oynayan, folik asit miktarı ortalama 429-678 mg/kg olarak tespit edilmiştir.
  • Siyez buğdayının, tam tahıl tüketimi ile ilişkili sağlık yararları yanında, fonksiyonel bileşenler olarak fenolik bileşikler, tokoferoller ve karotenoidler açısından diğer buğday türlerine göre daha yüksek olması dikkat çekicidir.
  • Siyez  buğdayı, modern buğdaylarla karşılaştırıldığında, 2 kat karotenoid, 3-4 kat lutein oranının, 4-5 kat daha fazla riboflavin ve piridoksin bulunduğu     belirtilmiştir. Ayrıca, ekmeklik buğdaya göre daha yüksek fitosterol içeriği sayesinde kanda kolesterol düzeyinin azalmasına yardımcı olduğu ve mide, rahim ve göğüs  kanserini önlemede etkili olduğu bildirilmiştir. Bitkisel sterollerden fitosterol yapısal olarak kolesterole benzer ve kalp sağlığını korumada, yaygın kanserlerden kolongöğüs ve bağırsak kanserini önlemede yardımcı olur. Yağda çözünebilen antioksidanlardan karotenoidler birçok biyolojik fonksiyonu bulunan A vitamininin biyosentezinde yer alır. A vitamini görme bozukluklarına, serbest radikallerin oluşmasını önlemede ve kanserden koruyucu olarak önemli fonksiyonları bulunmaktadır. Polifenoller gibi bitki metabolitleri insanlarda oksidatif hasara karşı koruyucu etkileriyle koroner kalp hastalıkları ve kanser gibi     hastalıklara karşı önleyici rol üstlenebilmektedir. Çölyak hastalığı, gluten içeren buğday, arpa, çavdar ve yulaflı gıdaların tüketilmesi ile tetiklenen, buğday gluteni ve ona benzer yapı gösteren alkolde çözünebilen bazı arpa ve çavdar proteinlerine karşı oluşan uygunsuz bağışıklık sistemi tepkilerinin ince bağırsakta düzensizliğe neden olmasıdır. Günümüzde çölyak hastaları için uygulanan tek tedavi yöntemi ise glutensiz diyet ile beslenmeleridir.

Eğer bu proje hayata geçirilirse ülkeye katkısı bir tarafa, uzun zamandır yüzü gülmeyen çiftçilerimizin umut kapısı olacağı kanaatindeyim. Projeye isim hazır ADS “Arkeolojik Değer Siyez”.

İlgili Ürünler

Kaynaklar
Bu içerik için kaynak belirtilmemiş.