hortiturkey
Baş Editör

Türk Tohum Islahının Tarihçesi

20 Dakikalık Okuma
12 Nisan 2020 Pazar
Tohum, Fide, Fidan
Buğday ıslah çalışmaları.
Özet
Türkiye'deki ilk tohum ıslah araştırmaları 1925' de Eskişehir Tohum Islah istasyonunda başlamıştır.
0
Paylaş

Dr.Arif Turhan ATAY

Türkiye' de ilk araştırmalar 13 Aralık 1925' de Islah-ı Buzr (Büzür) adı ile kurulan Eskişehir Tohum Islah istasyonunda başladı. Başlangıçta sadece ıslah dalında yapılan çalışmalara, 1929' da aynı kuruluşun içinde oluşturulan Kuru Ziraat Deneme İstasyonu (Dry Farming) ile yetiştirme tekniği dalında yapılan çalışmalarda eklendi. Daha sonraki yıllarda da patoloji konusu diğer iki disiplin yanında yer aldı.1951 yılında iki istasyon Eskişehir Islah ve Deneme İstasyonu adı altında birleştirilerek tek kuruluş halinde aynı çalışmalara devam etti.

1969 yılına kadar bu isimle araştırmalarına devam eden kuruluş, bu tarihte Eskişehir Zirai Araştırma Enstitüsü adını aldı. 1986 yılında önce Baklagil, daha sonra Geçit Kuşağı Tarımsal Araştırma Enstitüsü adını alan kuruluş 24 Ekim 1996 yılında yeni kampüsün açılışı ile birlikte Anadolu Tarımsal Araştırma Enstitüsüne dönüştürüldü. Türkiye'nin ilk araştırma kuruluşunda üzerinde çalışılan ilk bitki buğdaydır.Yarım yüzyılı aşan buğday araştırmaları başlangıçtan günümüze kadar gerek araştırma felsefesi ve gerekse uygulama yönünden oldukça büyük değişmeler göstermektedir.Yeni bilgilerin ortaya çıkması, yönetim değişiklikleri uygulamaya giren yeni tarım teknikleri ile araştırma imkan ve organizasyonlardaki gelişmeler bu değişiklikleri hazırlamıştır. Bu yüzden, yapılan çalışmaların üç dönem halinde incelenmesi gerekir.

Yapılan araştırmaları anlatmadan önce, başlangıç yıllarında bölgenin genel zirai durumunun ortaya konulması faydalı olacaktır. Bu yolla, yapılan çalışmalar sayesinde nereden nereye varıldığı daha iyi görülecek ve araştırmaların değeri daha iyi anlaşılabilecektir. GENEL ZİRAI DURUM 1920' lerin Türkiye' sinde yapılan tarım geleneksel alışkanlıkların uygulandığı bir sistemdir. Bilgi, teknik ve alet-ekipman noksanlığı verimin çok düşük seviyede kalmasına sebep oluyordu. Bu yıllarda bölgede ekmeklik ve makarnalık buğdayların üretimi yapılmakta,ekmeklik olarak "ak buğdaylar" (topbaş), makarnalık olarak "sarı buğdaylar" ekilmektedir.

Çeşit ve tohum kavramı gerçek anlamıyla bilinmemekte, çiftçi tarlasında kaldırdığı buğdayı tekrar ekmektedir. Ekilen tohumluklar tam anlamıyla popülasyon halindedir. Ekim zamanı sonbahar yağışlarına bağlı olarak yapılmakta olup tava ekim alışkanlık halindedir. Bu yüzden bazı yıllar ekim çok gecikmekte, bazen Ocak ve Şubat aylarına kadar kaymakta, buda büyük ölçüde verim kaybına sebep olmaktadır. Ekim elle serpme suretiyle yapılmakta,mibzer henüz bilinmemektedir. Nadaslarda toprak işleme kara sabanla yapılmakta, çeki gücü olarak hayvanlardan istifade edilmektedir. Bu durum, toprak işlemenin çok gecikmesine, sürüm işleminin yetersiz kalmasına, dolayısıyla nadasın asıl amacından uzaklaşmasına sebep olmaktadır. Toprak işleme zamanı, derinliği ve aletleriyle ilgili bilgilerde mevcut değildir.

Gübre kullanılmamakta, hastalıklara, zararlılara ve yabancı otlara karşı mücadele gerek ilaçların bilinmemesine ve gerekse bunların yetersiz oluşu yüzünden yapılamamaktadır. Bu dönem buğday tarımı, genel hatları ile "Ektim bayıra mevlam kayıra" felsefesi ile tam anlamıyla bağdaşmaktadır.Bilgide ve uygulamadaki bu noksanlıklar, yetiştirilen çeşidin seçimine ve dolayısıyla verim üzerine etkili olmaktaydı. Ekimin oldukça geç yapılması makarnalık buğdaylara ekmeklik karşısında bir avantaj sağlamaktaydı. Bu yıllarda mibzerin uygulamaya konulmasıyla birlikte avantaj ekmeklik buğdaylara geçti. Mibzerle birlikte tav beklemeden kuruya ekim sağlanınca ekim zamanı öne alınmış ve tohumun çimlenerek kışa girmesi sağlanmış oldu.

Bu uygulama sonunda ise makarnalık buğdaylar üzerinde kış soğukları etkili oldu. Eski sistemde ekim yağışlardan sonra yapıldığı için tohumun çimlenmesi genellikle ilkbaharda olmakta, kış zararından kurtulmuş olan makarnalıklar ilkbaharda daha hızlı geliştiklerinden ekmekliklere göre daha erken oluma girmekte ve haziran sonunda başlayan sıcak ve kurak iklimin etkisinden kurtuluyorlardı. Ekmeklikler ise geç kaldıklarından dane doldurmada sıkıntı çekiyorlardı. Erken ekim sebebiyle önem kazanan ekmeklik buğdaylar için yinede bazı mahzurlar söz konusuydu. Çimlenmenin öne alınması, alternatif tabiatta olan ak buğdayların ilkbahar yağışlarından bilhassa erken Mayıs yağışlarından tam anlamıyla istifade edemeden yerden kurulmasına sebep oluyor, bu da verimi önemli ölçüde düşürüyordu.

Enstitü kurulduğu yıllarda, yukarıda kısaca özetlenen genel durum sebebiyle öncelikle bölgenin çeşit ihtiyacını karşılamaya yöneldi. Çalışmalarında: " mibzerle kuruya ekilip kıştan evvel çimlendiği halde kıştan zarar görmeyen sert buğday, ilkbaharda mayıs yağışlarından tam istifade edecek şekilde yavaş gelişen fakat bambul tehlikesinden evvel danelerini dolduran ekmeklik buğday elde etmeyi" hedef aldı. Bu sırada bulguları Kuru Tarım uygulamaları için son derece önemli olan Dry Farming Deneme İstasyonu da 1929 yılında aynı mekanda kuruldu ve çalışmalarına başladı.

Bu kurumda A.Numan KIRAÇ tarafından yürütülen ve türünün en uzun süreli araştırmaları olan, bugün pek çok ülkeye model olarak sunulan, uluslararası kuruluşlarca"Türk mucizesi" olarak takdim edilen buğday üretiminde kaydedilen gelişmelerin temeli olan toprak işleme ve ot kontrolü denemelerinin sonunda ortaya çıkan "Kuru tarım sistemi" yapılan ıslah çalışmalarını çok kuvvetli etkilemiş, bu etki ile bulunan daha güçlü çeşitler bu tarım sisteminin daha sağlıklı uygulanmasını sağlamıştır. Potansiyel verime ulaşmada etkin rol oynayan bu altyapı bilgilerini çeşit ıslah çalışmalarına geçmeden evvel çok özet olarak açıklamak faydalı olacaktır. Bu temel sistem üzerinde yürütülen çeşit ıslahı, gübre, ekim zamanı, ekim sıklığı gibi araştırmalardan etkili sonuçlar almak mümkün olmuştur. Günümüzde yaygın ve rutin olarak uygulanır hale gelmiş olan bu sistem 1930-50 yılları arasında kesintisiz 20 yıl A. Numan KIRAÇ tarafından farklı çiftçi uygulamalarının sistematik olarak karşılaştırılması ve bunların başarılı olanlarının metodik olarak bir araya getirilmesi ile oluşturulmuştur.‍

BUĞDAY ISLAHI TARİHİ

Eskişehir Zirai Araştırma Enstitüsünde buğday Islahı ile ilgili çalışmalar, enstitünün kuruluş tarihi olan 13 Eylül 1925'de başlamıştır. Türkiye'nin en eski araştırma kuruluşu olan, o zamanki adı ile Islah-ı Büzüryani Tohum Islah İstasyonu kuruluş tarihini takiben elinde bulunan veya çevre bölgeden topladığı köy çeşitleri üzerinde seleksiyon ve adaptasyon çalışmalarına başlayarak öncelikle bölgenin ekmeklik ve makarnalık çeşit ihtiyacını karşılamaya yönelmiştir. Kuruluş yıllarında bölgede ekmeklik olarak Ak buğdaylar, makarnalık olarakta Sarı buğdayların ekimi yapılmakta olup çiftçinin geleneksel alışkanlığı sonucu ekim geç yapılmaktaydı. Bu geç ekim nedeniyle makarnalık buğdaylar ekmeklik buğdaylara nazaran avantajlı durumdaydı.

Mibzerin bu yıllarda kullanılmaya başlamasıyla tav beklenmeden kuruya ekim mümkün olunca makarnalık lehine olan denge ekmeklik lehine bozulmuş oldu. Çünkü kışa çimlenerek giren makarnalık buğdaylar kış soğuklarından zarar görmekteydiler. Eski sistemde ise geç ekim nedeniyle tohum ilkbaharda çimlenmekte, makarnalıklar ekmekliklere nispetle daha hızlı gelişerek daha avantajlı olmaktaydı. Erken ekim nedeniyle önem kazanan ekmeklik buğdaylar için yinede bazı mahzurlar söz konusuydu. Çimlenmenin öne alınması,ilkbahar yağışlarından bilhassa erken Mayıs yağışlarından istifade edemeden bitkilerin yerden kurtulmasına sebep oluyor buda verimi düşürüyordu.

Makarnalıklar ve ekmeklikler için müşahede edilen bu mahzurlar sonunda kuruluşun temel ıslah felsefesi şöyle oluşturuldu : " Mibzerle kuruya ekilip kıştan evvel çimlendiği halde kışa mukavemet eden bir sert buğday elde etmek ve ilk yazın Mayıs yağmurlarından tam istifade edecek derecede yavaş gelişen fakat bambul tehlikesinden evvel danelerini dolduran bir yumuşak buğday elde etmek"(1). Bu temel görüş belirlendikten sonra çevre ve ülkeden toplanan çok sayıda köylü çeşidi dikkatli bir inceleme ve saflaştırmaya tabii tutuldu. 1925 yılından itibaren Türkiye'nin ve iklimi Türkiye ye benzeyen diğer ülkelerden toplanan ve getirilen çeşitlerin incelenmesi sonucu ancak yerli çeşitlerin Orta Anadolu'da yetişebildikleri, 1928-29 senesi verim denemeleri sonuçları alındıktan sonrada Eskişehir-Konya-Sivas üçgeni içinden gelen çeşitlerin daha iyi sonuç verdikleri anlaşıldı.

Üzerinde çalışılan çeşitlerden çok sayıda saf hat elde edilerek bunların adaptasyon yetenekleri ölçüldü ve bölge için kışa oldukça mukavim sarı buğday 710 makarnalık çeşidi elde edildi. İlkbaharda; başlangıçta yavaş,sonradan hızlı gelişen yumuşak buğday çeşidi Ak702 bulundu. 1931 yılında bulunan bu çeşit Eskişehir civarında yetiştirilen ak buğdaylardan elde edilen iki saf hattın karışımıyla meydana gelen suni popülasyondur. Uzun yıllar sürmeye çok mukavim bir çeşit olarak ilaçlanmadan ekilmiş, daha sonra ırk değişimi nedeniyle bu özelliği kaybolmuştur. Bu iki çeşidin yanından bazı çeşitlerde dikkati çekmelerine rağmen iyi vasıflar yanında kötü vasıflarıda taşımaktaydı.

Bu hususu göz önüne alan kuruluş, seleksiyon ıslahı yanında kombinasyon ıslahınında gerekli olduğuna karar vererek ilk melezleme yapılmıştır. Melezleme çalışmaları ikinci dünya savaşının başlangıcına kadar devam etmiştir. İlk çeşit olan Ak702'nin bulunmasından sonra gerek seleksiyon ve gerekse kombinasyon ıslahı çalışmaları devam etmiş ve Ak702 'den daha üstün Sertak52 çeşidi 1936 yılında elde edilmiştir.Bu çeşit; 1925 yılında Kayseri civarında Yumala köyü ve Kelkit vadisinde Karahisar köyü tarlalarından seçilmiş olan 1721 ve 1731 nolu iki saf hattın eşit şekilde karıştırılmasından elde edilmiştir. Başlangıçta sarı pasa, sürme ve rastığa dayanıklıdır. 1939 yılında ise Türkiye buğday tarımı için büyük önemi olan Yayla305 bulunmuştur.

Bu çeşit Doğu Anadolu buğdayları içinden seçilen 1705,505 ve 517 nolu hatların karıştırılmasından elde edilmiş bir kompozit çeşittir. Soğuğa karşı yüksek mukavemeti olan Orta Anadolu yaylalarında ve DoğuAnadolu'da buğday tarımının gelişmesini teşvik etmiş bir çeşit olmasının yanında sürmeye karşı olan mukavemeti ayrı bir önem taşımaktadır. Ekmeklik buğday ıslahında kaydedilen gelişmeler makarnalıklar konusunda tekrarlanamamıştır. Sarı buğday710 ortaya çıkarılmış olmasına rağmen 1931-32 senesinde "Tohumuna tohum bile katamaması" şeklinde ifade edilen verimdeki büyük düşüş, başka bir çeşidinde bulunamaması yüzünden ekmeklik buğdaylardaki mesaiyi dağıtmamak için bu konudaki çalışmaların bir süre için yavaşlatılmasına sebep olmuştur.

1929-30 yılında başlatılan melezleme ıslahı çalışmalarının ilk başarılı sonucu 1944 yılında Melez13 isimli çeşidin ortaya çıkarılmasıyla alındı. Melez13 yüksek verimi ile tarımda bir hamle yapması, melezleme ile elde edilen ilk çeşit olması yanında uygulamaya konuluş şekliyle de üzerinde önemle durulması gereken bir çeşittir. İlk yapılan melezlerden iki tanesi, Mentana X Kızıldil706 ile Mentana X Akdil707 çeşitleri arasındadır. 1935-36 yılında bu iki melezden F6 kademesinde birinciden 12,ikinciden 11 bitki seçilerek verim kontrollerinden geçirildi. 1938-39 yılında,Mentana X Kızıldil706 melezinden seçilen 15,22 ve 25 nolu hatlar ile Mentana XAkdil707 melezinden seçilen 36 ve 42 nolu hatlar beslenildi. Bu beş hat 1939-40 yılından itibaren standart çeşit Sertak52 ile birlikte verim denemelerine alındı.Bu denemelere 22 nolu hattın dışında kalan dört hattın karışımı da bir çeşit gibi alındı. Yapılan denemelerin sonuçları tabloda verilmektedir (kg/da).

  Mentana X Kızıldil706 Mentana X Akdil707 >Dörtlü Karışım
Yıllar 15 25 36 42
1939-40 100.9 95.2 98.4 97.2 114.7
1940-41 120.2 122.2 105.4 109.6 110.7
1941-42 54.4 62.9 84.2 70.9 96.4
1942-43 128.1 100.6 105.5 111.1 136.9

Tablo incelendiğinde görüleceği gibi 4 hattın karışımı, bu hatların tek tek verimlerinde daha üstün durumdadır. Iki ayrı melezden seçilen 5 tek bitki döllerinin o yıllarda standart Sertak52'ye göre nisbi verimleri yine tabloda verilmektedir. Sonuçlar 4 yıllık ortalamadır.

Standart (100) HATLAR
Sertak 52 15 22 25 36 42
100 120.16 115.56 122.2 105.37 109.59

Bu tabloda görüldüğü gibi 5 hattın ortalama verimleri standart çeşitten önemli derecede üstündür. Karışımın verimi ise hatlardan yüksektir. Bu farklılıktan istifade edilerek iki ayrı melezden gelen beş hattın eşit miktarda karıştırılarak Melez13 adı altında yeni bir çeşit meydana getirildi. 1944 yılında gerçekleştirilen bu işlemde gaye: O yıllarda uygulanmakta olan tarım sistemi içinde, değişik toprak ve değişik yıllardaki farklı iklim şartlarından etkilenmeden istikrarlı bir verim elde etmektir. Çeşidin elde edilmesi için geçen yaklaşık 10 yıllık seleksiyon devresinde iki önemli karakter üzerinde duruldu. Bunlar sırasıyla kapalı kavuz-sert başak ve gevşek kavuz- yumuşak başak tipleridir.

Bu seçimde; hasat ve harman işlerinin biçer döğer veya döğen ile yapılmasında sağlayacağı faydalar dikkate alınarak yapıldı.Seleksiyon sırasında dikkate alınan bir başka özellikte seçilen bütün bitkilerin kahverengi kavuzlu ve kılçıksız olmalarıdır. Bununla da, kılçıksız ve kahverengi başağın bütün tarlayı doldurarak göze hoş gelmesi suretiyle çiftçi üzerinde yaratacağı psikolojik etkiden faydalanma yoluna gidildi .Multiline tipinde ilk uygulamalardan birisi olan Melez13 populasyonu, kıraç ve taban yerlere, kurak ve yağışlı yıllara, soğuk ve ılıman kışlara, erken veya geç kesilen ilkbahar yağışlarına uyabilen klimatik ve edatif ekotipleri bünyesinde bulundurmaktadır. Morfolojik olarak bu tipleri ayırmak zordur.

Sadece kavuz tüylüsü yönünden iki basit gruba ayrılabilir. Kuruluş II. Dünya Savaşı nedeniyle birkaç çalışma dışında diğer bütün çalışmaları belirli bir süre ertelemek zorunda kalmış ve araştırmaların yerini üretme faaliyetleri almıştır. 1946 yılından itibaren araştırma işleri yeniden hızlanmış bu arada sonuç alınamamasına rağmen ıslah yönünden önemli bazı girişimlerde bulunulmuştur. Bunlardan birisi çok yıllık buğday elde edilmesi ile ilgili çalışmalardır. Buğdayın çok yıllık ayrık ve çavdar gibi uzak akrabalarıyla yapılacak melezlerinden çok yıllık bir buğdayın elde edilebileceği düşünülmüş ve bu amaçla çavdar da bulunan rastık, sürme , soğuğa ve kurağa mukavemetin buğdaya aktarılmasıydı. Bu programa alınan ve üzerinde çalışılan melezler aşağıda verilmektedir.

Sertak52  -  Ak702    X   S.montanum

Melez13  -  Sertak52  X   S.anatolicum

Melez13  -  Sertak52  X   S.anatolicum  -  Sertak52

Melez13  -  Sertak52  X   S.anatolicum  - Melez13

Sertak52  -  Ak702    X   S.anatolicum

Yapılan bu melezlemelerin seleksiyonunda pedigri ve bulk metodu kullanılmış, çok yıllık ve tek yıllık tiplerin seçimi ayrı ayrı yürütülmüştür. Takip edilen açılmalarda çok yıllık tipler yakalanamamış, açılmalar ekmeklik ve makarnalık yönünde olmuştur. Makarnalık tiplerin ortaya çıkması,çavdarda bulunan R genomlarının buğday D genomunu redüksüyona uğrattığı, bu nedenle A ve B genomlarını ihtiva eden makarnalık tiplerin ortaya çıkmasına sebep olduğu şeklinde izah edilebilmiştir. Seçilen bitkilerden çok yıllık tiplerin bulunamamış olmasına karşılık, ikinci amaca yönelik tipler bulunabilmiş ve bunlar ÜBÇVD kademelerine kadar yükselmiştir. (P9 ve P10 dölleri) 1950 ve 1951 yıllarını kuruluş için değişik yönlerden bir dönüm noktası olarak kabul etmek gerekir.

Gerek eleman gerekse araç-gereç sıkıntısı ve dünyada meydana gelen büyük olayların Türkiye'de yarattığı zorluklara rağmen araştırma işleri 25 yıl başarıyla devam ettirmiş, sıfırdan başlayarak kendinden beklenen görevleri belirli bir seviyeye getirmiştir. Bu yıllar gerçekten idari, araştırma, tarım ve konulara bakış açıları yönünden bir dönüm noktası olmuştur. 22 sene aralıksız ıslah çalışmalarını yürütmüş ve yönetmiş olan, hizmetlerini bugün şükranla andığımız büyük araştırıcı, mütevazi insan rahmetli Emcet YEKTAY görevden ayrılmış, ayrıca 1931 yılında Tohum Islah İstasyonundan ayrılmış bir arazi üzerinde yetiştirme tekniği ve kültürel uygulamalar konusunda çalışmalar yapan Dry Farming İstasyonu,Tohum Islah İstasyonu ile birleştirilerek Tohum Islah ve Deneme İstasyonu adı altında çalışmalara başlamıştır.

İlgili Ürünler

1950-51 yılları, idarede meydana gelen değişiklik yanında Türkiye tarımında bazı değişikliklerin başladığı ve araştırma konularına daha değişik açılardan bakılmaya başlandığı yıllardır. Başlangıç yıllarında çiftçilik hayvan gücü ile yapılmakta olup bunun neticesinde ekim, bakım, hasat ve harman işleri zamanında yapılamadığı gibi bu konulara da ne gibi işlemlerin nasıl ve ne ile yapılacağına dair teknik bilgi ya hiç yoktu veya yeterli değildi. Makinalı tarım hemen hiç yok denecek kadar az, çeşit, tohum ve kimyevi gübre ise üzerinde durulmayan konulardı.

Bu yüzden kuruluş, başlangıçta çeşit ıslahına yönelirken bu faktörleri dikkate alarak öncelikle seleksiyon yoluyla çiftçinin daha iyi ürün almasını sağlayarak çeşitleri bulmaya yönelmiştir. Bu çeşitlerin tamamı, gübresiz, toprak hazırlığı iyi ve zamanında yapılmayan bir ziraat sisteminde en iyi mahsülü verebilen çeşitlerdir. Bir başka ifade ile kötü ziraat sistemine iyi adapte olmuş çeşitlerdir. Bunlar ; zayıf saplı, uzun boylu, kurağa mukavim, hastalıklara başlangıçta dayanıklı, sonraları hassas, değişik yıllarda oldukça sabit fakat düşük verim kapasitesine sahiptirler. Islah yönünden ise, ilk kompozit ve multiline çeşitler olmaları, ayrıca taşıdıkları bazı iyi karakterler yönünden bugünkü ıslah programının demirbaş çeşitleri olmaları en önemli özellikleridir.

1950'lerde başlayan ve giderek artan makinalı ziraat 1931'den 1950'ye kadar süren nadaslarda toprak işleme zamanı, şekli,derinliği ve diğer yetiştirme tekniği ile ilgili araştırmalar sonuçlarının pratiğe intikal ettirilmesini kolaylaştırmış, kimyevi gübreler buğday tarımında kullanılmaya başlanmış, dolayısıyla toprak verimlisinin artmasına sebep olmuştur.Daha önce bulunmuş olan çeşitler ise fakir şartlar için geliştirildiklerinden bu yeniliklere ya tamamen veya kısmen uyamamışlar, daha yüksek verim için hazırlanmış yetişme ortamlarında uzun boylu ve zayıf saplı olduklarından yatmışlardır. Dolayısıyla da ileri tarım tekniğine uygun yeni çeşitlerin bulunması gereği ortaya çıkmıştır.

Bu çalışmaların bir başka özelliği de çeşit bulmadan seleksiyon ıslahı ve introdüksiyon kadar melezleme ıslahının da önemli olduğu kararına varılmış, bu yöndeki çalışmalara ağırlık verilmiştir. Bu amaçla melezleme ıslahında kullanılmak için yerli ve yabancı pek çok çeşit FAO ve IRN kanalıyla kuruluşa getirtilerek değişik yönlerden gerekli gözlemler yapılmış, doğrudan çeşit olabilecek olanlar verim denemelerine, belirgin özelliklere sahip olanlar ise melezleme programlarına intikal ettirilmiştir. Birinci dönemde çeşitlerde dane verimi kadar sap veriminin önemli olduğu düşünülmüş, bu dönemde ise dane verimi esas alınmıştır.Bundan başka 308 sayılı kanunun yürürlüğe girmesi ile kompozit çeşitler yerine saf hatlardan oluşan çeşitlerin geliştirilmesi esas alınmıştır.

1931'de bulunan makarnalık çeşit Sarı710'un 1932'lerdeki başarısızlığı sonucu uzun süre bırakılan bu alandaki araştırmalar yeniden başlanmış olup sağlam saplı, yatmayan, hastalıklara ve kışa mukavim makarnalık çeşit bulmak için gerek seleksiyon ve gerekse kombinasyon ıslahına yönelmiştir. Başlangıç yıllarında sadece kıraç şartlar için yapılan ıslah çalışmalarına bu dönemde taban ve sulanır şartlarda ilave edilmiştir. Böylelikle bölge içindeki üç farklı yetişme ortamına gidebilecek çeşitlerin bulunması amaç olmuştur. Çalışma konuları içine mukavemet ıslahının da dahil edilmesi, bilhassa rastık ve sürme daha sonraları paslar için özel melezlemelerin yapılması bu dönemin bir başka özelliğidir. 1952 yılında başlayan ikinci dönem çalışmalarını başlatan aynı zamanda hem yönetici hemde araştırmacı olarak 20 yıla yakın Türk tarımına büyük hizmetleri geçen, kendine has bir ekol yaratan Rıfat GEREK takip ettiği ıslah konularını şöyle tespit etmiştir.

1- 1- 1-  Kıraçta kışlık olarak yetişen ekmeklik buğday

2- 2- 2- Kıraçta kışlık olarak yetişen makarnalık buğday

3- 3- 3- Sulanır tarlalarda kışlık olarak yetişen ekmeklik buğday

4- 4- 4- Sulanır tarlalarda yazlık olarak yetişen ekmeklik buğday

5 -5- 5 - Sulanır tarlalarda kışlık olarak yetişen makarnalık buğday

6- 6- 6- Sulanır tarlalarda yazlık olarak yetişen makarnalık buğday

Bütün bu ıslah istikametlerinde yüksek verim, iyi kalite ve hastalıklara mukavemet gözününde bulundurulan hususlardır.1952 yılında yeni şartların yeni isteklerini karşılayabilmek amacıyla yeni bir düşünce ve bilgilerle çalışmaya başlayan kuruluş ilk başarılı ürünlerini 1964 yılında vermiştir. Bu yıl uzun yıllar Orta Anadolu'nun en verimli çeşitlerinden biri olarak bilinecek olan ekmeklik çeşit 4-11 ile bir makarnalık çeşit olan 195-1 çeşitleri tescil ettirilerek üretime intikal ettirilmişlerdir.

4-11 çeşidi, melezlemesi 1930'lara, üretime alınması 1940'lara dayanan ve bir multiline olan Melez13 populasyonu içinde seçilen 256 hattan birisidir. Kılçıksız, kahverengi başaklı, tüysüz kavuzlu, beyaz daneli ekmeklik bir buğday çeşidi olan 4-11, Orta Anadolu'nun bilhassa taban topraklarına çok iyi adapte olmuştur. Aynı yıl, uzun bir aradan sonra başlatılan makarnalık buğday çalışmalarının ilk olumlu sonucu alınmış ve 185-1 çeşidi tescil ettirilmiştir.1952 yılında Burdur civarından gelen Fata buğdayı içinden seçilen bir hattın,1961-63 yıllarında verim denemelerinde verdiği olumlu sonuçlar neticesi üretime alınmıştır. Böylelikle makarnalık buğday alanındaki bir boşluk doldurulmaya çalışılmıştır.

1966 yılı ise üç çeşidin birden tecil edildiği yıl olması bakımından önemlidir.4-22, P8-6, P8-8 çeşitlerinin uygulamaya konulmasıyla kuruluşun Türk tarımına kazandırdığı buğday çeşitlerinin sayısı 9'a ulaşmıştır. 4-22 çeşidi de 4-11 gibi Melez13 populasyonundan seçilmiş kılçıksız, beyaz başaklı, tüysüz kavuzlu, beyaz daneli ve 411'den daha uzun boylu bir çeşit olup Orta Anadolu 'nun kışları daha az yağışları biraz fazla olan Geçit bölgeleri ve Trakya için tavsiye edilmiştir. Aynı yıl tescil edilen diğer iki çeşit ise Ak702-Sertak X Yayla305-Melez 13 melezlemesinden elde edilmiştir. P8-6 kılçıklı, kahverengi başaklı,tüysüz kavuzlı ve beyaz daneli olup 70-80 cm boyunda oldukça sağlam saplıdır.Bu özelliği nedeniyle yapısı 400-500 mm civarında olan Geçit bölgelerine iyi adapte olmuştur.

Aynı kökenden gelen P8-8 ise kılçıksız, kahverengi başaklı, tüysüz kavuzlu, beyaz daneli, orta boylu ve sağlam saplı olup kışa dayanması orta ve orta erkenci bir tiptir. Geçit bölgelerine ve Trakya için tavsiye edilmiştir. 1967 yılı ise makarnalık buğdaylar için yeni gelişme yılı olmuş, Kunduru1149 çeşidi devreye girmiştir. Bu alanda büyük bir boşluğu dolduran,Orta Anadolu ve Batı geçit bölgesindeki makarnalık ekim alanlarının yarısına yakın kısmında halen üretimi yapılan bu çeşit 1946 yılında Konya Kadınhanı'nda bir Pazar yerinden alınan ve Bolvadin buğdayı diye bilinen köy çeşidi içinden seleksiyonla seçilmiş Orta Anadolu- Geçit Bölgeleri ile Trakya'da gösterdiği yüksek verim ve kışa dayanma özellikleri yönünden tescili yapılmıştır.

Bugün dahi kış mukavemeti en yüksek olan makarnalık çeşittir. Kılçıklı, Kahverengi başaklı,tüysüz kavuzlu, beyaz amber daneli olan bu çeşidin çok geniş bir adaptasyon kabiliyeti vardır. 1952 yılında programa alınmasına rağmen gerçek anlamda 1958 yılında uygulamaya konulabilen sulanabilir alanlar için çeşit geliştirme çalışmaları ilk başarılı örneğini 1967 yılında vermiştir. Bu çeşidin devreye girmesine kadar olan dönemde Alpu Ovasındaki sulama şebekesi içinde az bir alanda sulu buğday tarımı yapılmakta ve Ankara 093/44 çeşidi üretilmekteydi.

Dr Turhan ATAY'ın yaptığı başarılı çalışmalar sonunda, introdüksiyon yoluyla 1955 yılında Yeşilköy Zirai araştırma enstitüsünden temin edilen İtalyan orijinli olan ve kayıtlarda mentana X Aegilops ovata E. Olarak bildirilen çeşit kıymetli hizmetleriyle kuruluş tarihinde mümtaz bir yeri olan rahmetli Emcet YEKTAY adına izafeten Yektay406 adıyla tescil ettirilmiştir. Kılçıklı, kahverengi başak ve kırmızı daneli bir ekmeklik çeşit olan Yektay406 sulu alanlar için nispeten uzun boylu bir çeşit olmasına rağmen sapının sağlamlığı ve yüksek verim potansiyeli nedeniyle bölgede hızla yayılmış, gerçek anlamda sulu alanlarda buğdayın sulanarak yetiştirilebileceğini ve dolayısıyla yüksek verim alınabileceğini ispat etmiştir.

Ayrıca 220.000 dekarlık sulama şebekesindeki fiili sulanan alanda %10 olan buğday sulamasını bir iki yıl içinde %50'nin üstüne çıkarmış olmakla kalmamış her sene ekimin yapılabileceği bir dörtlü münavebenin doğmasına da sebep olmuştur. Sulanan alanlarda pancar-yazlık arpa-fasulye-buğday sistemi içinde yetiştirilmesi tavsiye edilen çeşit, aynı zaman yağışı bol ve kışı şiddetli geçen geçit bölgelerine de adapte olmuştur. Çeşidin orijini Mentana X Aegilopsovata E. Olarak bildirilmiş olmasına rağmen daha sonra yapılan incelemeler sonunda bunun İtalyan San Marino çeşidinin bir seleksiyon veya onun kardeşlerinden biri olabileceği kanaatine varılmıştır. 1950'lerde başlayan, gelişerek ve genişleyerek devam eden ikinci dönem çalışmaları, Türkiye tarımında devrim yapan ve buğday ithal eden bir ülkeyi ihracatçı ülke durumuna getiren en büyük eserlerini 1970 yılında üretime intikal ettirdiği 3 büyük çeşidi ile zirveye ulaştırmıştır.

Ortaya çıkarılan bu üç çeşit ile verim rekorları kırılmış, değişik yetiştirme ortamlarında verim güvenirliliği sağlanmış, kurağa, kışa, hastalıklara mukavemet ve kalitede arzu edilen seviye tutturulmuş, yüksek verim nedeniyle yatma problemi ortadan kaldırılmıştır. Yetiştirme ortamları sınırlandırılmış olmalarına rağmen gösterdikleri geniş adaptasyon yetenekleri nedeniyle Türkiye'nin sahil kuşağı hariç hemen her yerine uyabilmeleri nedeniyle üretim alanları hızlı gelişerek Türkiye ölçüsünde üniversal çeşit haline gelmişlerdir.Bu çeşitlerden birincisi, Orta Anadolu'nun kır-bayır nispeten fakir topraklarında çok iyi adapte olan, bu alanlardaki yüksek verimi ve kurağa olan mukavemeti nedeniyle daha önce bu tip topraklarda üretimi yapılan 111/33 ve Sertak52 çeşitlerinin yerini alan Kıraç66 çeşididir.

Yıllık ortalama yağışı 300 mm2 nin altında olan yerlerde yüksek verimi ile dikkati çeken çeşit Yayla305 X floransa melezinden elde edilmiş ve 1970 yılında, toprak işleme ve yetiştirme tekniği konularında 1931-50 yılları arasında çok kıymetli araştırmalar yapan Dry Farming Istasyonu Müdürü ve araştırmaların yürütücüsü rahmetli A.Numan KIRAÇ adına izafeten, yetiştirileceği yerlerde dikkate alınarak Kıraç66 adıyla tescil ettirilmiştir. Kılçıklı, beyaz kavuzlu, beyaz daneli olan çeşidin ekmeklik kalitesi oldukça iyidir. Protein nisbetive protein içindeki  oranı dünyada en yüksek olan çeşitlerden birisi olup,kalite ıslahına önem veren pek çok ülke tarafından genitör olarak kullanılmaktadır.Halen Ak702, 111/33 ve Sertak52 gibi kurağa çok mukavim olan topbaş buğdayların üretildikleri alanın hemen tamamına yakın kısmında yetiştirilmeye başlanmıştır.Aynı yıl yağışı 300-500 mm. Arasında olan yerler için 4-11 çeşidinin yerini almak üzere tescil ettirilen diğer çeşit ise Bolal2973 tür. Nebraska (USA)orijinli olan ve 1958 yılında IRN (International Rust Nursery ) kanalıyla gelen çeşit Chenne X Konya - Mentana melezlemesinden elde edilmiştir.

Kılçıklı, Kahverengi başak ve kırmızı daneli olan çeşit Orta Anadolu'nun kuvvetli taban yerleri, yüksek yağışlı geçit bölgelerine çok iyi uyum sağlamıştır. Köse 220/39 ve 4-11 çeşitlerinin yerlerinin almak üzere uygulamaya alınan bu çeşit verim yönünden bunların çok üstünde olmasına karşılık kalite yönünden bu çeşitlerden zayıftır. 1970 yılında kuruluşumuz adına tescil ettirilen son çeşit ise Rusya orijinli Bezostaya-1 çeşididir. 1963 yılında FAO kanalıyla kuruluşumuza gelen çeşit sap sağlamlığı, kışa ve hastalıklara mukavemeti ve yüksek verimi ile dikkati çekmiştir. Çok geniş bir adaptasyon yeteneğine sahip olan çeşit kalite yönünden 220/30'dan sonra gelmektedir.

Kışları soğuk hemen her yerde fazla yağışlı, su tutma kapasitesi yüksek taban alanlarda güvenilerek yetiştirilebilmektedir. Kurağa mukavemeti az olduğundan yer seçimi önemlidir. Yüksek gübre dozlarında yatmaması nedeniyle sulu alanlarda ki üretimi giderek artmaktadır. Kalite yönünden 220/39 ayarında olması, hastalıklara, bilhassa sarı pasa mukavemeti ve yüksek verimi, çeşidin uzun süre kuvvetli taban topraklarda tutunmasını sağlayacak önemli özelliklerindendir. Kırmızı sert dane yapısına sahip olan çeşidin mahzurlu yönleri kurağa mukavemetinin azlığı yanında son yıllarda görülmeye başlayan kök boğazı ve virüs hastalıklarına karşı olan hassasiyetidir. Bu üç çeşidin üretime alınması sırasında çok değerli hizmetler yapmış olan Rıfat GEREK görevden ayrılmış, yerine yine kuruluşta uzun yıllar hizmet yapmış olan Dr. Turhan ATAY[1] gelmiştir.

Bu sırada ise yeni bir anlayış ile ülkesel projeler dönemi başlamıştır. Bu bağlamda CIMMYT ve Rockefeller Foundation destesiyle genç araştırıcılar yurt dışı eğitimine gönderilmiştir. Önce yavaş daha sonra artan hızla yürütülen çalışmalar sonunda yeni çeşitler geliştirilmeye ve bu arada kuruluş hem isim hemde yönetici değiştirmeye devam etmiştir. Dr Turhan ATAY'ı, Naim DINCER onu Nuri TAYŞI onu da Kemalettin HAKSEL takip etmiş, 1980'de Dr Fahri ALTAY nöbeti devralmıştır. Bu gelişmeler olurken çeşit geliştirme işleri durmamış, iki önemli çeşidin tescili gerçekleştirilmiştir.Bunlardan birisi sulu alanlar için geliştirilen Porsuk2800'dür. Kendisini 1970'lerde gösteren ve tescil edilmediği halde sulu alanlarda hızla yayılarak Yektay406'nın yerini alarak Türkiye verim rekorunu uzun süre elinde tutan çeşit,çeşit tescil işlerindeki gecikmeler yüzünden ancak 1976 yılında tescil edilebilmiştir.

Sulu alanların istediği gibi kısa boylu, gübreye olan reaksiyonu çok iyi, kış mukavemeti yüksek olan çeşit, paslara çok hassastır. Kök boğazı hastalıklarına olan mukavemeti ve yüksek verimi nedeniyle tescil ettirilmiştir. USA menşeiyle introdüksiyon yoluyla gelen çeşidin pedigrisi aşağıdadır. NID X Brevor -1427-15 X Rio Rex . - 2 Burt Diser çeşit ise Orta Anadolu'ya damgasını vuran Gerek79'dur. Kuruluşta 1951-71 yılları arasında 20 yıl süreyle yöneticiliğinin yanında ıslahçı olarakta çalışan Rıfat GEREK adının yaşatılması gayesiyle bu isimle tescil ettirilen çeşit melezleme yoluyla elde edilmiştir. 1964 yılında Men Sib X Yayla305 - 4-14 çeşitlerinin melezlenmesinden elde edilmiş olup halen Orta Anadolu'nun en yüksek verim potansiyeline sahip yeni bir çeşididir.

Orta boylu, kahverengi başaklı, amber daneli çeşit yüksek verim kabiliyetine ve geniş adaptasyon gücüne sahiptir. Tarla koşullarında rastık ve virüs hastalıklarına, sarı ve kahverengi pasa karşı hassas kara pasa dayanıklıdır. Kurağa mukavemetliliği en belirgin özelliği olup sulu alanlar hariç her türlü toprak yapısına kolaylıkla uyum sağlamaktadır. Ortalama verim seviyesi 400 kg/da'ın üzerindedir. Gerek79, kuru şartlar için yapılan ıslah çalışmalarında çıtayı çok yukarılara yükseltmiş, bu yüzden uzun süre yeni bir çeşidi öne çıkarmak mümkün olmamıştır. Sahip olduğu özellikler bu çeşidin çok geniş alanlara yayılmasına ve hatta yurt dışında dahi üretilmesine yol açmıştır. Bugün dahi bu çeşidi geçmek yerine buna alternatif çeşitler bulmak yoluna gidilmektedir. Yine de bazı çeşitler öne çıkmış durumdadır. Bu çeşitler sırasıyla sulu alanlar için Atay85[2] , sultan95, yıldız98, Harmankaya99 ile kuru alanlar için Kutluk94, Kırgız95,Süzen97, Aytın98 ve makarnalık Altıntaş95 çeşitleridir.

Kuruluşundan beri yapılan ıslah çalışmaları sonunda toplam 24 ekmeklik ve 3 makarnalık buğday ıslah edilmiş bunlardan 13 çeşit üretim programında yer almakta ve ülkemizde geniş alanlarda yetiştirilmektedirler.1991 yılında yapılan ve 1997 yılında tekrarlanan bir araştırmaya göre Türkiye'deki kışlık buğday ekim alanlarının %67'sinde, toplam ülke buğday ekim alanının %46 'sında bu enstitü tarafından ıslah edilen çeşitler ekilmektedir.Yine aynı çalışmalardan derlenen bilgilere göre yeni çeşitlerden eski çeşitlere göre ilave emek, hammadde ve sermaye girdisi olmaksızın elde edilen ürün artışı 4.2 milyon ton buğday olup bunun 1999 Ağustos ayı itibarıyla milli ekonomiye sağladığı parasal katkı 231 trilyon TL. olmaktadır. Bu arada değişik ülkelerden bazı çeşitlere yoğun talep gelmektedir. Gerek79 Pakistan'da tescil ettirilmiş, Atay85 Afganistan ve Orta Asya Cumhuriyetlerine tohum olarak ihraç edilmiş. Sultan95 Tacikistan, Afganistan, Türkmenistan ve Gürcistan'dan istek gelmektedir.

Kaynaklar

Bu makale, ZİRAAT MÜHENDİSLERİ ODASI WEB SİTESİNDEN ALINMIŞTIR.

Orijinal Makale

16. Reaction Of Some Wheat Varieties To Known Races

[1]Dr. Arif Turhan ATAY - ÖZGEÇMİŞ 1926 Yılında Balıkesir'in Susurluk ilçesinde doğdu.1948 Yılında Ankara Ziraat Fakültesini bitirdi.1949 Yılında askerliğini Yedek Subay olarak yaptı. 1951-1969 Yılları arasında Eskişehir Tohum Islah ve Deneme İstasyonunda Teknik Personel,1969-1971 de Konya Zirai Araştırma Enstitüsünde, 1971-1974 de Eskişehir Zirai Araştırma Enstitüsünde, 1974-1976 da Ege Bölge Zirai Araştırma Enstitüsünde, 1976-1978 de Ankara Tohumluk Kontrol ve Sertifikasyon Enstitüsünde, 1978-1980'de Menemen Tütüncülük Araştırma Eğitim Enstitüsünde Müdür olarak çalışmış, 1981 yılında tayin edildiği Tarımsal Araştırma Genel Müdürlüğünden kendi isteği ile Emekli olmuştur. 1959 yılında mısır Yetiştirme ve Islahı konusunda , 1970 yılında Paslara Dayanıklı Buğday Islahı konusunda ,Ankara Ziraat Fakültesi Bitki Yetiştirme ve Islahı Kürsüsünde İhtisas ve Doktora yaptı. 1956-1958 yılları arasında iki yıl süre ile İngiltere'de, 1961-1962 yılları arasında bir yıl süre ile Amerika Birleşik Devletlerinde bilgi ve tecrübesini arttırmak için bulunmuş, çeşitli kurs,toplantı ve seminerlere katılmak üzere Tarım Bakanlığı tarafından İran, Romanya,Lübnan, Mısır, Meksika ve Afganistan'a gönderilmiştir. 1969 yılına kadar Teknik Personel, bu süreden sonrada Müdür olarak görevlendirildiği İstasyon ve Enstitüler, Ziraat İşleri Genel Müdürlüğü ile Toprak su Genel Müdürlüğüne bağlı devlet kuruluşlarıydı. 1981 yılında emekli olan Dr.Arif Turhan Atay 26 Mayıs 984 de aramızdan ayrıldı.

YAYINLARI Mısır Islahında Kendilenmiş Döllerin EldeEdilmesi, 1955, Eskişehir Bölgesi Mısır Ziraatında Belli Başlı Esaslar, 1956,Belli Başlı Deneme Metodları (1) 1960, Belli Başlı Deneme Metodları (2) 1961,Belli Başlı Deneme Metodları (3) 1962, Belli Başlı Deneme Metodları (4) 1965, Belli Başlı Deneme Metodları (5) 1966, Recommended Organization For An AgriculturalResearch Administration 1962, Eskişehir'de Yaygın Bulunan Buğday Kara Pas Soyları (1) 1963, Korcide ve Leytosan'ın Buğday Danelerinde MeydanaGetirdikleri Menfi Tesirler 1964, Buğday Tanelerinde Esmerleşme 1965, YurdumuzBuğday Üretimi Ile Ilgili Gerçekler 1967, Rust Survey Scale For Stem, Leaf AndYellow Rust 1967,  Verim Artışı ve Bizim Çeşitler 1968, Possibilities Of Increasing Wheat Production 1968, Reaction OfSome Wheat Varieties To Known Races 1968, Sulanır Güzlük Ekmeklik Buğday Çeşitlerinde Bazı Gübre Dozlarının Etkileri 1969, Buğday Pasları 1969, Pasa Dayanıklı Buğday Islahı Ile ilgili Araştırmalar 1970, The Inheritance Of Field Resistance OfSome Bread Wheat Varieties 1970, Field Resistant Varieties Of Wheat 1972,Paslara Katlanma ve Bu Özellikten Buğday Islahında Yararlanma 1973, Eskişehir'deYaygın Bulunan Busday Kara Pas Soyları (2) 1976, Gama Işınlamasının Arpanın BazıKarakterleri Üzerindeki Etkisi 1976, Bitkisel Araştırmalarda Kullanılan BazıDeneme Yöntemleri 1977, Bazı Buğday Çeşitlerinde Kılçıklılık ve Kavuz Tüylülüsünün Kalıtımı 1977  Sertifikasyon Işlemlerine Giren Bitkilerde Tohumluk Üretimi 1978

[2] ATAY 85 Kuruluş ve Tescil Yılı: ATAE 1979 MorfolojikÖzellikleri: Kılçıklı, Başak rengi: Beyaz, Dane rengi: Beyaz, Boy: 100-110 cmTarımsal Özellikleri: Kışa dayanıklılığı: İyi Kardeşlenme: Orta-Yüksek Erkencilik: Erkenci  Yatma: Dayanıklı  Verim Özellikleri: Ortalama: 850 kg/da  Min-Maks: 800 - 900 kg/da TeknolojikÖzellikleri: BDA: 30-34 gr; HLt: 79-81 Protein: 11-13; Sed:40-50 Hastalık veZararlı: Kara pas, rastık ve sürmeye dayanıklı Tavsiye Edilen Bölgeler:  Orta Anadolu ve Geçit Bölgeleri (kaynak:http://www.ataem.gov.tr/ataem/?pg=135&ft=8)