profil resmi
Serkan Sezen
Ziraat Mühendisi, Konya

Yem Bitkileri Hayvansal Üretim Sistemlerinin Başarılı Bir Şekilde Devam Etmesi İçin Gereklidir.

18 Dakikalık Okuma
28 Mart 2021 Pazar
Yetiştiricilik
Mısır tarlası
Özet
Yem bitkileri, hayvansal üretim için ekonomik besin kaynağı olmasına karşın, toprak bütünlüğünü, suyun ve havanın kalitesini korumaya da yardımcı olurlar.
0
Paylaş

Yem bitkileri içinde özellikle baklagil yem bitkilerinin ekim nöbeti ile ilgili; toprak kalitesini ve verimliliği artırma, toprak erozyonunu azaltma, yabani otları önleme ve bitki hastalık döngüsünü durdurma gibi çok sayıda yararları bulunmaktadır. Baklagiller protein bakımından zengindir ve havanın serbest azotunu toprağa bağlamada, mineral azotlu gübrelemenin azaltılmasında organik ve sürdürülebilir tarımın geliştirilmesi bakımından vazgeçilmezdir. Bu bitkiler, yalnızca hayvan yemi olarak değil, aynı zamanda yeşil gübre bitkileri olarak da kullanılırlar.

Yem bitkisi, hayvan yemi olarak yetiştirilen, ancak bunun yanında toprak ve suyu muhafaza etme, ekim nöbeti içerisinde kendinden sonra gelen ürünlerin verimini artırma özellikleri taşıyan, doğrudan doğruya veya sonradan yedirilmek üzere hasat edilerek kurutulan veya silajı yapılan bitkilere denir.

Yem bitkileri çok farklı yönlerden sınıflandırılabilirler. Bunlar;

Botanik Yönden Sınıflandırma

Baklagiller Familyasından Yem Bitkileri (Fabaceae=Leguminosae)

  • Yonca (Medicagosativa L.)
  • Korunga (Onobrychis sativa L.)
  • Fiğ (Viciasativa L.)
  • Burçak (Vicia ervilia L.)
  • Macar fiği (Vicia pannonica L.)
  • Koca fiğ (Vicia narbonensis L.)
  • Yem bezelyesi (Pisum arvense L.)
  • Sarı çiçekli gazal boynuzu (Lotus corniculatus L.)
  • Ak üçgül (Trifolium repens L.)
  • Çayır üçgülü (Trifolium pratense L.)
  • Melez üçgül (Trifolium hybridum L.)
  • Kırmızı üçgül (Trifolium incarnatum L.)

Yonca (Medicago sativa L.)

Yonca, baklagiller familyasından uzun yıllar yaşayan, gerek yeşil ot gerekse kuru ot olarak değerlendirilebilen çok yıllık bir serin mevsim yem bitkisi türü.Uluslararası terminolojide alfalfa, halk dilinde Şark yoncası veya Kaba yonca şeklinde de anılır.

Yurdumuzda adi yonca veya kısaca yonca olarak tanınan bu bitki, dünyada en çok yetiştirilen yem bitkisidir.
Yonca
Yonca

Yem bitkilerinin kraliçesi olarak adlandırılan yonca, tarımı yapılan hemen tüm yem bitkilerinden daha yüksek bir yem değerine sahiptir. Birim alana protein verimi de yüksek olan yoncanın kuru ve yeşil otu her türlü hayvan için lezzetli ve besleyicidir. Otu vitaminlerce çok zengindir. Özellikle karotin (provitamin )A, tokoferol (Vitamin E), vitamin K, piliç derileri ve yumurta sarısı rengini iyileştiren Ksantofil (Xanthophyll), maddeleri yönünden zengindir.

Ayrıca, yonca otunda et, süt ve döl verimini artıran birçok madde bulunur. ABD'nde süt sığırlarının beslenmesinde yonca otu+mısır silajı kombinasyonu yaygın olarak kullanılır. Otu yeşil veya kurutularak hayvanlara yedirildiği gibi, silo yemine ve pelet yeme işlenebilir.

Yonca, örtücü bitki, yeşil gübre veya toprak ıslah edici bitki olarak ekilebilir. Köklerinin çok derinlere kadar inmesi nedeni ile derinlerdeki su ve bitki besin maddelerinden kolayca yararlanır. Diğer birçok bitkinin alamadığı bitki besin maddelerini üst katmanlara taşır. Kendisinden sonra ekilen yüzlek köklü bitkiler için organik madde ve azotça zengin, su tutma kapasitesi iyi bir tarla toprağı bırakır.

Yonca, köklerindeki yumrucuklar ile toprağa fazla miktarda azot biriktirme özelliğine sahip bir bitkidir.

Korunga (Onobrychis sativa L.)

Korunga, yurdumuzun özellikle Orta ve Doğu Anadolu ile geçit bölgelerinde  yaygın olarak yetiştirilen bir bitkidir.

Soğuğa ve kurağa çok dayanıklı olan korunga, diğer bitkilerin yetişmediği kıraç, kireçli topraklarda iyi gelişir.

Fazla yağış alan veya çok sık sulanan yerlerde bitki örtüsü kök ve kök boğazı hastalıkları nedeni ile hızla seyrekleşir.

Kalkerli ve sulanmayan topraklarda yoncadan daha verimlidir. Ancak sulanabilir yerlerde verim yönünden yonca ile yarışamaz. Biçimden sonra yavaş gelişmesi nedeniyle sulanabilir yerlerde yoncadan daha az biçim ve verim alınır. Otu, yonca kadar besleyicidir. Protein oranı oldukça yüksek ve mineral maddece zengindir. Yoncanın aksine korunga otu hayvanlarda şişkinlik yapmaz. Bu nedenle yeşil korunga otu istenildiği kadar hayvanlara yedirilebilir.

Korunga
Korunga

Fiğ (Vicia sativa L.)

Fiğ, baklagiller familyasından dane yemleri içerisinde önemli bir yere sahip olan tek yıllık bir serin mevsim yem bitkisi. Zayıf ve az derine giden bir kök sistemi vardır. Ancak yan kökler iyi gelişir. Ortama bağlı olarak ortalama 40–60 cm. boylana bilmektedir.

Fiğ
Fiğ

Burçak (Vicia ervilia L.)

Burçak, baklagiller familyasından 25–30 cm. boyunda, 8-10 çift yaprakçıktan oluşan, taneleri çok küçük, köşeli ve kırmızımsı renkte olan bitki. Yılık ve çok yıllık çeşitleri olan bitki dünyada Kuzey Yarım Küre'nin değişik bölgeleri ile Güney Tropik bölgelerde yetişir.

Burçak
Burçak

Macar Fiği (Vicia pannonica L.)

Soğuğa ve kurağa dayanıklı bir fiğ türüdür. Orta Anadolu koşullarında, kışa en iyi dayanan baklagil yem bitkilerinden birisidir. Yarı yatık olması nedeniyle yalnız yetiştirilebileceği gibi, arpa ve yulafla karışım halinde de ekilebilir. Özellikle kıraç bölgelerimizde üzerinde önemle durulması gereken fiğ türlerinden birisidir. Macar fiğ diğer fiğ türlerine benzer şekilde ekimi yapılabilir. Kıraç koşullarda sıra arası, ot üretimi için 15-20 cm, tohum için ise 30-40 bırakılmalıdır. Ekim oranı 7-10 kg arasında değişir. Tahıllarla beraber ekimi yapılıyorsa 5-6 kg Macar fiğ ile 4-5 kg arpa veya yulaf karıştırılmalıdır. Ot için en uygun biçim zamanı alt meyvelerin şekillenmeye başlama devresidir. Kıraçta ot verimi 150-200 kg/da arasında değişir.

Macar fiği
Macar fiği

Koca Fiğ (Vicia narbonensis L.)

Kocafiğ (Vicia narbonensis L.), 30-60 cm yüksekliğe kadar destek vermeden büyüyebilen kalın, açısal ve dik tüylü gövdelere sahip yıllık bir baklagildir. Kök sistemi iyi gelişmiştir. Yapraklar, 20-50 mm uzunluğunda, 20-30 mm genişliğinde elips şeklindedir. Çiçekleri, mor veya beyaz renklidir ve 40 çiçeğe kadar olan aksiller racemlerde taşınırlar. Diğer pek çok Vicia türü gibi, Vicia narbonensis kültürü de, tahıl ve yapraklarda istenmeyen bir koku ve tada neden olan antinutritiyel faktörlerin varlığı nedeniyle uzun süre ihmal edilmiştir.

1990'lardan bu yana, örneğin Avustralya'da daha popüler hale gelmiştir ve günümüzde düşük ve orta yağış alanlarındaki tahıl, yem ve yeşil gübreler için çok amaçlı bir baklagil olarak kullanılmaktadır.

Koca fiğ, kuraklığa, soğuğa ve yaprak bitlerine karşı iyi bir dirence sahiptir. Yeşil kısımlar kurutulduğunda rahatlıkla saman olarak kullanılabilir, N-fiksasyonlu bir baklagil olan koca fiğ yeşil gübre olarak giderek daha fazla kullanılmaktadır ve aynı zamanda parazitik ot Orobanche crenata (canavar Otu) için önemli bir tuzak bitkidir.(Alelopatiketki).

Koca fiğ
Koca fiğ

Yem Bezelyesi (Pisum arvense L.)

Geniş bir adaptasyon yeteneğine sahip olması yanında, verim ve kalite özellikleri yönünden bölge koşullarında özellikle kışlık ikinci ürün olarak kullanılan yem bezelyesi, toprağa 5-15 kg/da arasında azot bağlaması ve kendisinden sonra gelen bitkiye temiz bir anız bırakması nedeniyle önemli bir serin iklim bitkisidir. 2014 yılında Türkiye’de 37.395 da alanda 70.422 ton yetiştirilmiştir.

Yem bezelyesi
Yem bezelyesi

Sarı Çiçekli Gazal Boynuzu (Lotus corniculatus L.)

Bu cins içerisinde anavatanı Akdeniz Bölgesi olan yaklaşık 100 kadar tür yer alır.Türlerin en çok değişkenlik gösterdikleri Akdeniz çevresi gazal boynuzunun anavatanı kabul edilmektedir. Ülkemizde gazal boynuzu tarımı yapılmamaktadır.

En çok bilinen ve tarımı yapılan tür sarı çiçekli gazal boynuzu (Lotuscorniculatus L.)'dur. Özellikle Batı ve Kuzey Avrupa ile ABD'de tarımı yaygındır. Otunun lezzetliliği ve besleme değeri yüksektir. Kök boğazından dallanması ve yatık gelişmesi nedeniyle ağır otlatmalara dayanıklıdır. Bitki, eğimli araziler ve yüzlek topraklarda yetişebildiğinden, toprak koruma ve ıslahı açısından önemlidir.

Özellikle çayır salkım otu, köpek kuyruğu ve domuz ayrığı gibi buğdaygillerle birlikte ot üretimi amacıyla yetiştirilmektedir. Bitki kurak ve soğuklara toleranslı olmasına karşın, en iyi gelişmesini nemli ılıman iklimlerde yapmaktadır. Soğuklara tolerans özelliği yoncaya çok benzemektedir.

Toprak istekleri yönünden fazla seçici değildir. Ancak, verimli topraklar gelişmesini olumlu yönde teşvik etmektedir. Zayıf drenajlı, düşük verimli ve asit reaksiyonlu topraklarda çoğu baklagillerden daha iyi gelişmektedir. Ot için hasat çiçeklerime başladıktan sonra yapılmalıdır. Kuru ot verimi kullanılan çeşit, çevre koşullan ve uygulanan bakım işlemlerine bağlı olarak 400-1000 kg/da arasında olabilmektedir. Hasat edilen otlar yeşil veya kuru ot, ya da silaj olarak değerlendirilebilmektedir. ABD ve Avrupa ülkelerinde ıslah edilen Empire, Viking gibi varyeteler yılda 2-3 biçim vermektedir.

Sarı çiçekli gazal boynuzu
Sarı çiçekli gazal boynuzu

Ak Üçgül (Trifolium repens L.), Çayır Üçgülü (Trifoliumpratense), Melez Üçgül (Trifolium hybridum), Kırmızı Üçgül (Trifoliumincarnatum)

Üç gül türleri genellikle çok yıllık bitkilerdir. Ülkemizde en çok yetiştirilen üçgül türlerinin başlıca bitkisel özellikleri şunlardır:

Çayır Üçgülü

Kazık kök sistemine sahip bir türdür. Çayır üç gülünün kökü ilk yılında toprağın derin tabakalarına inme özelliğine sahiptir. İkinci gelişme yılında iki metre veya daha derinlere inebilmektedir. Çayır üçgülü çok sayıda ve dallanmış yan köklerle desteklenmektedir.

Çayır üçgülü
Çayır üçgülü

Ak Üçgül

Kazık kök sistemine sahiptir. Kazık kök, yan kökler bakımından zengindir ve toprağın derin tabakalarına inmemekte, üst katlarında kalmaktadır. Çayır üç gülünde sap uzunluğu 20-120 cm arasında değişmektedir. Bu türde saplar, yan dalsız ve küçük yan sürgünlere sahiptir. Ak üçgül türünde sap sürünücü tiptedir. Sap uzunluğu 5-30 cm arasında değişmektedir. Ak üçgülde sap, boğumlardan köklenen ve sürgünler oluşturan stolonlar meydana getirebilmektedir. Sapın sadece uç kısmı dik gelişme göstermektedir.

Ak üçgül
Ak üçgül

Çayır üçgülü türünde yaprak, aynı noktadan çıkmış üç adet yaprakçıktan meydana gelir. Üst kısımda bulunan yapraklar çok kısa, dip kısımda bulunan yaprakla ise 15-20 cm uzunluğunda saplara sahiptir. Ak üçgülde yapraklar toprak üzerinde yatan stolonlardan dik olarak yükselmektedir. Yaprak sapları genellikle sapları 30 cm uzunluğundadır. Yaprakçıklar bir bütün halinde olup yaprak sapına aynı noktadan birleşirler. Yaprak uzunluğu 2-3 cm'dir. Yaprakçıklar aynı noktadan çıkmış olup ters yumurta şeklindedir.

Buğdaygiller Familyasından Yem Bitkileri

  • Otlak Ayrığı (Agropyron cristatum)
  • Mavi ayrık (Agropyron intermedium)
  • Yüksek otlak ayrığı (Agropyronelongatum)
  • Kılçıksız brom (Bromus inermis)
  • Domuz ayrığı (Dactylis glomerata)
  • Çayır kelp kuyruğu(Phleumpratense)
  • Çok yıllık çim (Lolium perenne)
  • İtalyan çimi (Lolium italicum)
  • Koyun yumağı (Festuca ovina)
  • Kırmızı yumak (Festuca rubra)
  • Kamışsı yumak (Festuca arundinacea)

Diğer Familyalardan Yem Bitkileri

  • Ispanakgiller (Chenopodiaceae) familyasından-Hayvan pancarı (Beta vulgarisssp. rapa)
  • Şemsiye çiçekliler (Umbelliferae) familyasından-Hayvan havucu (Daucus carotassp. sativa)
  • Bileşikgiller (Compositae) familyasından-Yer elması (Helianthu stuberosus)
  • Kabakgiller (Cucurbitaceae) familyasından-Yem kabağı (Cucurbita pepo convar. citrullinina)
  • Gülgiller (Rosaceae)familyasından-Çayır düğmesi (Sanguisor baminör)
  • Haçlı çiçekliler (Cruciferae) familyasından-Yem şalgamı (Brassica rapa), Yemlik kolza (Brassica napusolifera)

İklim İstekleri Yönünden Sınıflandırma

  • Serin mevsim yem bitkileri
  • Sıcak mevsim yem bitkileri

Ömür Uzunlukları Yönünden Sınıflandırma

  • Tek yıllık yem bitkileri
  • İki yıllık yem bitkileri
  • Çok yıllık yem bitkileri

Kullanım Amaçlarına Göre Sınıflandırma

  • Yeşil yem bitkileri
  • Kuru ot bitkileri
  • Tane yemi bitkileri
  • Yeşil gübre bitkileri
  • Silaj bitkileri
  • Yumru yem bitkileri

Yem bitkileri, hayvansal üretimin en önemli girdilerden birini oluşturan ucuz bir kaynak olması, hayvanların mide mikroflorası için gerekli besin maddelerini içermesi, mineral ve vitaminlerce zengin olması, hayvanların üreme gücünü artırması ve yüksek kalitede hayvansal ürün sağlaması bakımından hayvan beslemede önemlidir.

Yem bitkilerinin hayvan beslemedeki önemi dışında daha birçok faydaları bulunmaktadır. Bunlar:

  • Toprak ve su erozyonunu önlerler,
  • Baklagiller familyasından yem bitkileri köklerinde oluşturdukları nodozitelerdeki bakteriler aracılığıyla, havanın serbest azotunu toprağa bağlarlar,
  • Aynı zamanda toprağın derinlerindeki bazı besin elementlerini, toprağın üst tabakalarına taşıyarak kendinden sonra gelecek ürün için faydalı hale getirirler,
  • Yabancı otların gelişmesini engellerler,
  • Ekim nöbeti sistemi içerisinde toprak verimliliğini artırarak kendinden sonra gelen ürün verimini de arttırırlar.
  • Yem bitkileri ekildikleri toprakları verimli hale getirmekle kalmaz, bırakmış oldukları kök ve toprak üstü artıkları ile toprağın organik madde miktarını ve böylece toprağın su tutma ve besin maddesi kapasitesini artırırlar.
  • Çim alan oluşturmada en çok kullanılan; çok yıllık çim, kırmızı yumak, çayır salkım otu, tavus otları, köpek dişi gibi türler buğdaygil yem bitkisi türleridir.
  • Yem bitkileri çayır meralar üzerindeki baskıyı azaltarak, bu doğal ot üretim alanlarımızın sürdürülebilir kullanımlarına yardımcı olurlar.
Türkiye’de toplam tarım alanlarında bir gerileme söz konusudur. Tarım alanları 2001 yılında 26.3 milyon hektar iken 2015 yılında 23.9 milyon hektara gerilemiştir.

Ancak tarım alanlarındaki bu azalmaya karşın tüketilen kimyasal gübre miktarında bir artış söz konusudur. Tüketilen gübre miktarı 2007 yılında 5.1 milyon ton iken, 2016 yılında %16 artışla 5.9 milyon tona ulaşmıştır.

Sürekli mineral gübre kullanımı bazı sorunları beraberinde getirmektedir. Bu sorunlardan bazılarını şöyle sıralayabiliriz. Bunlar;

  • Nitrat ve nitrit gibi bileşikler, insan ve hayvanların sindirim sistemlerinde nitrozaminlere dönüşerek kanserojen etki yapmaktadır.
  • Tarımsal ürünlerin dayanımları azalmakta, kaliteleri düşmektedir.
  • N bağlayıcı bakteriler ölmekte ve toprak zayıflamaktadır.
  • Bitkilerinin hastalık ve zararlılara olan direnci azalmaktadır.
  • Aşırı miktarda tarım ilacı kullanılmasına neden olmaktadır.
  • Azotlu bileşiklerin taban suyuna ve içme suyuna karışması çevre kirliliğine neden olmaktadır.
  • Denitrifikasyon sonucu ortaya çıkan azot gazları küresel ısınmaya da neden olmaktadır.
  • Daha fazla gübre-daha fazla ilaç kısır döngüsüne girilmektedir.
  • Bunların dışında, insanlarda sinir sisteminde bozukluklara, beyin fonksiyonlarının azalmasına ve hafıza kaybına, immun sisteminin ve troit bezinin zayıflamasına etkileri de bilinmektedir.

Mineral azotlu gübrelerin üretimi ve kullanımı sırasında ortaya çıkan çevre sorunları nedeniyle; doğada azot bağlayıcı mikroorganizmalar, özellikle Rhizobium spp. bakterilerin baklagil bitkileri ile ortak yaşamı sonucu gerçekleştirilen biyolojik azot fiksasyonunun önemi gün geçtikçe artmaktadır.

İlgili Ürünler

https://www.linkedin.com/pulse/i%C3%A7-anadoluda-toprak-islah%C4%B1-i%C3%A7in-soya-tar%C4%B1m%C4%B1-serkan-sezen/

Yukarıda linki bulunan yazımda İç Anadolu Bölgesinde özellikle bölgenin yapısı nedeniyle(drenaj ağzının kapalı olması) uygulanacak münavebe sisteminde soya yetiştiriciliğinin önemini aktardım.

Bitkilerin ihtiyaç duydukları azot, mineral gübrelerin toprağa verilmesi ile karşılandığı gibi, atmosfer azotunun bakterilerce toprağa bağlanması ile de karşılanabilmektedir.
Bitkilerin azotu karşılama döngüsü
Bitkilerin azotu karşılama döngüsü

Bitkiler ve mikroorganizmaların çoğu atmosferde bulunan N gazından besin maddesi olarak yararlanamazlar. Ancak bazı mikroorganizma grupları serbest azot gazını redükte ederek amonyak formuna çevirirler. Bu olay biyolojik azot fiksasyonu olarak tanımlanmaktadır.

Bitkiler ise nitrat (NO-3) ve amonyum (NH+4) iyonları halindeki azotu kullanabilirler. Azot fiksasyonu genel olarak fide döneminde başlar ve vejetatif gelişme dönemi boyunca devam eder. Çiçeklenme döneminde azot fiksasyonu maksimuma ulaştığı ve bakla dolumuyla da hızla düştüğü belirtilmektedir. Azot topraktan; hasat, yıkanma, erozyon, denitrifikasyon ve bitki artıklarının yakılması şeklinde uzaklaşmaktadır. Döngüde toprağa azot ilavesi kimyasal gübreler, organik atıklar, biyolojik fiksasyon ve yağışlarla olmaktadır.

Bu bilgiler ışığı altında toprak verimliğinin korunması ve sürdürülebilirliği bakımından yem bitkilerinin önemi;

  • Ekim nöbeti ve
  • Yeşil gübre bitkisi, olarak ön plana çıkmaktadır.

Yem Bitkilerinin Ekim Nöbeti Bakımından Önemi

Ekim nöbeti; aynı tarla üzerinde farklı kültür bitkilerinin belirli sıra dahilinde birbirini takip edecek şekilde yetiştirilmesine denir.

Ekim nöbetinde asıl amaç toprağın üretkenliğinin sürdürülebilmesi ve birim alandan elde edilen verimin artırılmasıdır. Ülkemiz toprakları genellikle organik madde yönünden fakir olduğu için, toprakların hem toplam azot içerikleri hem de fiziksel-kimyasal-biyolojik verimlilikleri oldukça düşüktür. Buna karşın bitkilerin azot gereksinimlerini karşılamak için toprağın azot miktarını artırmada önemli rolü olan baklagillerin ekim nöbetine konması gerekmektedir.

Özellikle tahıl-nadas sisteminin uygulandığı kurak alanlarda, toprağa eklenen organik madde miktarı çok azdır.

Yem bitkileri, toprağa bol miktarda organik madde sağlayan bitki gruplarının başında gelir.

Örneğin üç gül türlerinin yer aldığı 3-5 yıllık ekim nöbeti sistemlerinde, topraktaki organik madde ve azot oranının yıldan yıla arttığı belirlenmiştir. Derin kök sistemine sahip baklagil bitkileri toprağı iyi gölgelediklerinden ve C/N oranı 13/1 olduğundan parçalanma orta şiddette olur. Tahıl artıklarının C/N oranı 80/1- 90/1 arasında bulunduğundan toprakta ayrışmaları yavaş olmakta ve çok uzun zaman (6-12 ay) almaktadır. Pancar ve patates gibi çapa bitkilerinin C/N oranı 29/1 olup, toprağa az kalıntı bırakırlar ve daha çok humus sömürücüdürler.

Yem bitkilerinin ekim nöbetindeki etkinliklerini ve önemini maddeler halinde aşağıdaki şekilde özetleyebiliriz.

  • Toprağın fiziksel ve kimyasal yapısını düzeltirler,
  • Toprağı organik maddece zenginleştirirler,
  • Yağış rejimine uymayı kolaylaştırırlar,
  • Doğayı korurlar, toprağın su ve rüzgarla taşınmasını önlerler,
  • Topraktan üst düzeyde verim alınmasına olanak tanırlar,
  • Drenaja yardımcı olurlar,
  • Topraktan yararlanmayı sürekli kılarlar,
  • Ekonomik ve doğal koşullardan oluşabilecek zararları önlerler,
  • Zararlılarla savaşta ve toprak yorgunluğunu gidermede önemli etkinlikler yaratabilirler,
  • İşletmelerde iş gücünün yıl içerisinde dağılımına yardımcı olurlar,
  • Evcil ve yabani hayvanlar için çok değerli yem kaynağıdırlar.
Belçika’da yapılan bir çalışmada, yağışın yeterli olması durumunda fiğ-buğday ekim nöbeti sisteminde verimin buğday-buğday’a göre %16 ile %18 daha fazla olduğu belirtilmiştir.

Baklagil-buğday ekim nöbetinde nadas-buğday sistemine göre daha yüksek tane verimi ve ham protein oranı elde edildiğini yapılan çalışmalarla belirlenmiştir. Ekim nöbetine baklagillerin girmesi ile buğdayda fazla verim ve ham protein oranının buğday-buğday ekim sistemine göre arttığı ve azotlu gübre ihtiyacının azaldığı tespit edilmiştir.

Adi fiğ-mısır ekim nöbetinde mısırdan 489 kg/da tane verimi alındığını, buna karşın adi fiğin yer almadığı parsellerden elde edilen tane veriminin 163 kg/da’da kaldığı yapılan çalışmalarda belirlenmiştir.

Başka bir çalışmada buğday tanesindeki en yüksek protein oranının, fiğ ve fasulyeden sonra ekilen buğdaylardan elde edildiği belirlenmiştir. Baklagillerin ön bitki olarak kullanıldığı çalışmalarda baklagillerin mısır için çok iyi bir ön bitki olduğu ve mısırın kuru madde verimini artırdığı ve mısırın azot ihtiyacını azalttığını saha çalışmaları ile tespit edilmiştir.

Ekim Nöbeti Programı Oluştururken Dikkat Edilecek Noktalar

  • Azot tüketimi fazla olan kültür bitkileri (şeker pancarı, patates, pamuk, mısır, kolza) ile azot depolama özelliklerine sahip olan bitkiler (baklagiller) ard arda yetiştirilmelidir.
  • Derin köklü bitkileri (yonca, şeker pancarı, üçgül, kolza, pamuk, domates, hıyar, havuç) ile yüzlek köklü bitkilerin ( tahıl, pırasa, marul, soğan, sarımsak, salata grubu) ard arda yetiştirilmelidir. Aynı kültür bitkisinde ise; daha derin köklü ve sağlam yapılı çeşitlerin üretimi tercih edilmelidir. Ayrıca, üretim tarihi erkene çekilerek bitkilerin daha derin kök yapmaları teşvik edilebilir.
  • Su tüketimi fazla olan kültür bitkileri (yonca, çeltik, mısır, pamuk, şeker pancarı, lahanagiller, patlıcangiller) ile daha az su tüketen bitkileri (patates, tahıl, soğan, sarımsak, bezelye) arka arkaya yetiştirilmelidir.
  • Yetiştirme döneminde yavaş gelişen kültür bitkileri (domates, soğan, sarımsak) ile hızlı gelişme özelliğinde olan bitkiler (mısır, soya fasulyesi, sorgum, ıspanak, marul, fiğ, yemlik kolza, salata grubu, turp) ard arda yetiştirilmelidir.
  • Bitki kalıntısı fazla olan bitkiler (baklagil, yem bitkileri, tahıllar, kereviz, soğan) ile kalıntısı az olan bitkiler ( patates, şeker pancarı, karnabahar, lahana, salatalar, ıspanak) ard arda yetiştirilmelidir.
  • İyi planlanmış sağlıklı bir ekim nöbeti ile toprağın organik madde ihtiyacı karşılanmalıdır. Bu amaçla baklagil bitkileri gibi C/N oranı düşük olan ürünlere ekim nöbetinde mutlaka yer verilmelidir.
  • Hastalık ve zararlılara dayanıklı bitki çeşitleri seçilmelidir.
  • Zararlıların önlenmesinde, ön bitkiden sonra art bitki olarak seçilen bitkinin ön bitkide zarar yapan zararlının konukçusu olmamasına dikkat edilmelidir.
  • Zararlının etkinliğini kırmak amacıyla; zararlının biyolojik yapısı dikkate alınarak kültür bitkisinin ekim veya dikimi erken ya da geç zamana kaydırılmalıdır.
Sebze tarımında beş yıllık üç yıllık farklı ekim nöbeti örneği
Sebze tarımında beş yıllık üç yıllık farklı ekim nöbeti örneği

Ürün Sıralaması

Organik tarımda; ekim nöbeti kadar ürün sıralaması da önemlidir. Ürün sıralamasının ekim nöbetinden farklı olarak kelime anlamı; bir yetiştirme periyodunda, aynı sebze parselinde arka arkaya birden fazla değişik sebze türünün ard arda üretilmesidir.

Bu tür programların oluşturulmasında, ekim nöbeti esasları göz önünde bulundurulmalıdır ki; ürün programlarının uygulamaları başarılı olsun. İyi planlanan bir ürün sıralaması ile pazarda tercih edilen, tüketiciler tarafından talep gören, üretim parsellerini hastalık ve zararlılar ile bulaştırmayan sebze türlerinin toprağı fazla yormadan üretimleri gerçekleştirilmiş olur.

Örneğin; erken ilkbaharda lahanagiller familyasından turp ya da şalgam üretimi yapılabilir. Bu ürünlerin hasat edilmesinden sonra aynı parsele yaz üretim periyodu için patlıcangiller familyasından domates, biber ya da patlıcan üretimi yapılabilir. Hasadın sona ermesiyle işlenen tarlaya sonbahar üretimi için pancar, pazı ya da ıspanak ekimi yapılabilir. Aynı zamanda bu ürünler hasat edilmeyerek tohum üretimine de bırakılabilirler.

Diğer bir ürün sıralaması örneği ise; şöyle düzenlenebilir: İlkbaharda salata grubu sebzeler, yaz üretim döneminde yazlık kabak ve sonbahar üretimine yönelik olarak brokkoli üretimi yapılabilir. Üretim planlamasında dikkat edilecek en önemli iki nokta; ilkbahar ve sonbahar ürünü olarak programa alınan ürünlerin soğuklara toleranslı olan serin iklim ya da kışlık sebzeler grubundan seçilmesi ve ön bitkinin art bitki için allelopati etkisi oluşturmayacak türlerden seçilmiş olması üretimde karşılaşılacak problemlerin azaltılması bakımından önemlidir.

Yem Bitkilerinin Yeşil Gübre Bitkisi Olarak Önemi

Yeşil gübre esas olarak toprakta gerekli organik maddeyi sağlamak amacıyla yetiştirilen bitkilerin, gelişmelerinin belli bir devrelerinde ve henüz yeşil halde iken sürülerek toprak altına getirilmesidir.

Ülkemizde ve dünyada, yeşil gübre bitkileri temel olarak;

  • Esas Bitki,
  • Alt Bitki,
  • Anıza Ekim Bitkisi olarak yetiştirilmektedir.

Yeşil gübreleme yapılacak tarlada o vejetasyon periyodunda sadece yeşil gübre bitkisinin yetiştirilmesidir.

Ülkemizde nadasa bırakılan yerler için düşünülebilir. Fakat bu sistemde yeşil gübre bitkisinin en geç ilkbahar sonunda toprağa gömülmesi gerekir. Aksi takdirde parçalanma için yeterli su bulamaz ve sonbahar ekimlerinde problemler doğar.

Alt Bitki

Yeşil gübre bitkisinin alt bitki olarak yetiştirilmesi özelikle 600 mm’nin üstünde bol yağış alan ve özelikleri iyi olan topraklarda çok iyi olmaktadır.

Bu sistemin uygulanmasında su ve toprak özelikleri yanında bitki tesiri olarak üst bitkinin gelişme süresinin de dikkate alınması ve seçilecek üst bitkinin gelişmesini mümkün olduğu kadar çabuk tamamlayarak tarlayı en kısa zamanda terk etmesi gerekir.

Anıza Ekim Bitkisi

Esas bitkinin hasadından sonra anız üzerine yeşil gübre bitkilerinin ekiminin yapıldığı bir sistemdir.

Ekilecek bitkiye göre sonbahar veya ilkbaharda toprağa karıştırılır.

Yeşil gübrelemede baklagil yem bitkilerinin seçilmesi en uygundur.

Yeşil gübre bitkileri yaklaşık olarak %10 çiçeklendikleri dönemde pullukla sürülerek toprağa gömülür ve toprakta çürümeleri sağlanır.

Yeşil gübre bitkisi olarak yetiştirilen bitkiler
Yeşil gübre bitkisi olarak yetiştirilen bitkiler
Baklagillerin yeşil gübre olarak tercih edilme nedeni, köklerinde bulunan nodüller yardımıyla havadaki serbest azotu organik formda toprağa bağlayarak toprağa azot kazandırmasıdır.

Baklagiller dışında yeşil gübre olarak kullanılan bitkiler de vardır. Ancak bunlar toprağa havanın azotunu bağlama özelliğine sahip değillerdir. Yeşil gübreler; toprağa ekilecek yeni ürünün yararlanabileceği azot ve diğer besin maddeleri yönünden katkıda bulunurlar. Toprağa organik madde ve azot kazandırarak toprağın verimlilik gücünü artırırlar, toprağı erozyondan korurlar, toprağın fiziksel şartlarını düzelterek bitkilerin besin elementlerinden daha fazla yararlanmalarını sağlarlar, yıkanmayı önleyerek besin maddelerinin birikmesini kolaylaştırırlar ve toprak tavını koruyarak topraktaki biyolojik faaliyeti artırırlar.

Bu gibi bitkiler, kendilerinden sonra ekilecek ürünlerin veriminde yüzde 100 artış sağlayabilirler.

Yetiştirildiği yörenin iklim koşullarına göre değişmekle birlikte, genellikle yeşil gübre bitkileri toprağa karıştırıldıktan 2-3 hafta sonra yetiştirilecek bitkinin ekimi yapılmalıdır. Killi topraklarda 5-15 cm, hafif kumlu topraklarda ise 10-20 cm toprak derinliğine karıştırılarak uygulanmalıdır.

Yeşil gübre uygulamaları ile toprak organik madde içeriğinin önemli derecede arttığı belirlenmiştir. Deneme topraklarında koca fiğ parselinde %25 organik madde artışı kaydetmişlerdir.

Güney Afrika’da, sınırlı imkanlar nedeniyle gübrelenemeyen alanlarda yapılan mısır üretiminde elde edilen verimin çok düşük olduğunu ancak sisteme bir baklagil yeşil gübre bitkisi dahil edilmesi halinde 1 dekar toprağa 50 kg’a kadar azot kazandırılabileceğini rapor etmişlerdir.

Yeşil gübrelemede bitki türüne göre toprağa bağlanan azot miktarları, dünyada farklı ekosistemlerde biyolojik N fiksasyonu ile kazanılan tahmini azot miktarları ise aşağıdaki çizelgelerde yer almaktadır.

Yeşil gübrelemede bitki türüne göre toprağa bağlanan azot miktarları
Yeşil gübrelemede bitki türüne göre toprağa bağlanan azot miktarları
Dünyada Farklı Ekosistemlerde Biyolojik N2-Fiksasyonu ile Kazanılan Tahmini Azot Miktarı
Dünyada Farklı Ekosistemlerde Biyolojik N2-Fiksasyonu ile Kazanılan Tahmini Azot Miktarı

Yeşil gübreleme ile toprağa organik materyalin uygulanması, toprak mikroorganizmalarına besin kaynağı sağlanması nedeniyle, toprakta mikroorganizmaların nicelik ve işlevleri üzerine olumlu etki yapar.

Yeşil gübrelemede baklagillerle toprağa sağlanan besin maddeleri miktarı aşağıda yer almaktadır. Yeşil gübreleme ile yetiştirilen bitkiler toprağın derinliklerinden aldıkları bitki besin elementleri ile toprağın üst kısımlarının verimli hale gelmelerine yardımcı olurlar.

Yeşil gübre bitkileri toprak yüzeyini çeşitli etkenlere ve özellikle erozyona karşı korurlar. Bir bitkinin amaca uygun yeşil gübre bitkisi olabilmesi için hızlı gelişmesi, bol miktarda vejetatif organ oluşturması ve verimsiz topraklarda bile iyi gelişebilmesi gerekir.

Yeşil Gübrelemede Baklagillerle Toprağa Sağlanan Besin Maddeleri Miktarı (kg/da)
Yeşil Gübrelemede Baklagillerle Toprağa Sağlanan Besin Maddeleri Miktarı (kg/da)

Ancak yağışı az olan bölgelerde zaten sınırlı olan su, yeşil gübre bitkisi tarafından da kullanılacağı için esas bitkinin su güçlüğü çekme riski bulunmaktadır. Ayrıca toprakta suyun az bulunması nedeniyle yeşil gübre bitkisinin toprakta ayrışmasıda uzun zaman alacaktır. O nedenle kurak bölgelerde yeşil gübrelemede de dikkatli olunmalıdır.

Baklagil bitkilerine uygun Rhizobium türleri
Baklagil bitkilerine uygun Rhizobium türleri

Yeşil gübreleme, toprakların organik maddesini artırmak koşuluyla uygun olmayan fiziksel ve biyolojik özelliklerini iyileştirmektedir. Ancak kullanılan yeşil gübre bitkisinin baklagil olması durumunda toprağın fiziksel ve kimyasal özelliklerini iyileştirici etkinin dışında, köklerinde simbiyotik olarak yaşayan Rhizobium bakterileri aracılığıyla havanın azotunun toprağa kazandırılması da söz konusu olmaktadır.

Türkiye’de kültür bitkilerine ve toprak özelliklerine göre değişmekle beraber ortalama mineral azot kullanımı 150-200 kg/ha’dır. Buna karşın kullanımı çevreye üretim açısından daha fazla avantaj sağlayan yeşil gübreleme yeterince yaygın değildir. Azot fiksasyonunda rol oynayan mikroorganizmalar, mineral azot girdisini azaltarak hem daha ucuz yolla toprağa azot kazandırmakta, hem de mineral azotun sebep olabileceği sorunları en aza indirmektedir.

Baklagillerle toprağa fikse edilen azot miktarı yılda 70-300kg/ha’dır. Sıcak iklim kuşağında yeşil yem bitkileri toprağa yılda 200 kg/ha azot bağlarken tropik ve subtropik iklimlerde 100 kg/ha azot bağlamaktadır.

Mineral gübre kullanımının çok yönlü olumsuz etkilerinden dolayı tarımsal üretimde verim artışı sağlayacak, buna karşın yan etkileri minimum düzeyde olan alternatifler geliştirilmeli ve üreticilere sunulmalıdır. Yeşil gübrenin sahip olduğu avantajlardan dolayı; kullanımının yaygınlaştırılması teşvik edilmelidir.

Yeşil gübreler arasında azot fiksasyonu bakımından daha üst sıralarda yer alan baklagil yeşil gübre bitkileri kullanımda tercih edilmelidir. İnsanların yaşamlarını sürdürmesi için tarımsal faaliyetler gerçekleştirmeleri kaçınılmaz ve gerekli olmakla birlikte; su, toprak ve havanın kirletilmemiş olması da son derece önemlidir. Bu amaçla; tarımsal üretimde çevre üzerinde zararlı etki oluşturan yöntem ve araçların yerine, zararsız veya daha az zarar verenlerin kullanılması tercih edilmelidir.

Kaynaklar

Serkan SEZEN